İzmirli Çakırcalı Efe, Adanalı İnce Memed,
Fatsalı Hekimoğlu ve diğerleri,
bugünkü soygun
yöntemlerini
görmüş olsalardı,
kendilerini eşkıya diye tanımlayanlara
en sinkaflı sözleri
sarf ederlerdi...
Hiç de haksız sayılmazlardı...
Eşkıyalık
yapmak, yürekli
adamların işiydi...
Çoğu haksızlığa uğradığı
için dağa çıkmış,
insanlardı...
Onlar, "Robin Hood" gibi
fakire fukaraya dağıtmayı,
garip gurebayı korumayı bilirdi...
Oysa yeni dünya düzeninin
"Kurumsal eşkıyaları"
öyle mi?..
Soyulan insan,
"Pirenin beli" misali,
hiç incinmeden
parayı veriyor...
İstersen verme!..
Geçenlerde bir internet sağlayıcısından
ayrılıp, bir başkasına geçmek istedim. Ayrılmak istediğim
internet sağlayıcısını aradım. TV kullanımından ötürü
taahhüdüm olduğunu söyleyince,
"Kaç lira?" diye sordum. "700 lira" cevabını alınca,
"TV alıcısını satsam, o kadar etmez" dedim. "Vazgeçme bedeli"ni
ödememem için 10. aya kadar beklemem gerektiği belirtildi...
Bu kez, öbür internet sağlayıcısına döndüm.
"Telefon tamam da interneti 10. aya kadar iptal edelim" dedim. Bir evde iki internet olur mu? Sonra "Modem" cihazı da takmamıştı. Sadece şifre gönderilmişti.
Hiçbir işlemim olmadı. Üç ay ödeme yapmadım,
kessinler, diye. Neredeyse her gün mesaj aldım: "Borcunu öde yoksa"...
Kafayı taktım. Merkezi aradım. İptal için. Oradan oraya bağlandım, derdimi anlatamadım. Şirketin temsilcisi firmayı aradım. Üç aylık internet kullanım bedeli olarak 143 lira yatırmam gerektiği söylendi, ödedim...
Dün o şirket merkezinin müşteri hizmetlerinden arandım. İptal gerekçemin ekonomik olup olmadığı soruldu. Başımdan geçenleri anlattım. Telefonun öbür ucundaki ses, "Bir yakınınıza devredin" demez mi?..
Kene, bunların yanında
masum sayılır. "İstemiyorum" diye diretince,
"İyi o zaman, 120 lira taahhüt bedeli ödeyin kapatalım"
dedi...
Ohh be nihayet kurtulacaktım...
İçimi bir sevinç kapladı ki
anlatamam...
Neler çektiğimi bir Allah,
bir de ben biliyorum...
Sürekli aramaktan, o şirketin müşteri hizmetlerindeki
çalışanların adını
ezberleyecek hale gelmiştim...
Bir başka sevinç nedenim daha
vardı...
Okumadığım ve hiç kimsenin de okuduğunu sanmadığım
12 sayfalık sözleşmede,
"Vazgeçme bedeli olarak kıçınızdaki don alınacaktır" diye
bir madde olsaydı, ne yapacaktım?..
Şaka bir yana da
"Kurumsal" kimlikleriyle
soygun yapanları
gördükten sonra,
Çakırcalı Mehmet Efe, Fatsalı Hekimoğlu
ve İnce Memed'e,
"eşkıya" demek,
haksızlık değil midir?..