Samsunspor taraftarı son yılların en keyifli günlerini yaşıyor. İki haftadır liderlik koltuğunda oturan takımımızda işler yolunda giderken, şehrin farklı noktaları da kırmızı beyaz bayraklarla donatıldı. Taraftar artık iyice şampiyonluk havasına bürünmüş durumda.

Peki, bu duruma kolay mı gelindi? Elbette hayır. Şu an içinde bulunduğumuz gül bahçesine dikenli yollar aşarak geldik.

Süper Lig'de mücadele ettiğimiz 2011-2012 sezonundan bu yana taraftarımızın yüzü neredeyse hiç gülmedi. Büyük gayretler sonucu çıktığımız Süper Lig'e dramatik bir şekilde veda ettik. 34 haftalık süreçte alınacak ekstra bir 3 puan bizi ligde tutmaya yeterli olacaktı.

Alt lige düştüğümüzde kadroda sadece iki futbolcu bulunuyordu. Kulüp kayyuma devredilme riskiyle karşı karşıyaydı. Efsane kaptan Emin Kar sorumluluğu üstlendi ve olmayan bütçeyle sıfırdan bir kadro kuruldu. Ligin ilk devresini sondan ikinci sırada tamamlamamıza rağmen, ikinci devrenin içerdeki ilk maçı olan Göztepe müsabakasında karaborsadan bilet almak zorunda kaldığımızı hatırlıyorum. O sezon devre arasında yapılan takviyeler ile ligde tutunmayı başardık.

Sonraki sezon yeniden ayağa kalktık. Düşük bütçeli bir kadroya sahip olmamıza rağmen oyuncularımız karakterli bir duruş ve mücadele gücü yüksek bir performans ortaya koyuyordu. Güçlü bir yönetime sahip olamadığımız için ödemelerin zamanında yapılamadığı herkesin malumuydu. Gittiğimiz her deplasmanda 'Paranız ödenir, hakkınız ödenmez.' diye bağırdık futbolcularımıza. O takım, sezon bittiğinde play-off finali oynamaya hak kazandı ve hikaye mutlu sonla bitmemiş olsa bile hepimizin gururu oldu.

Dünyada eşi benzeri görülmemiş biçimde, kendi sahasında aldığı ceza tarafsız sahadaki final müsabakasında uygulanmak suretiyle bu taraftarın takımını böylesine önemli bir maçta desteklemesi engellendi.

Ertesi yıl da aynı şekilde mütevazı bir bütçe ile yola çıkmamıza rağmen yine yarışın içinde yer alıp bir kez daha play-off finaline çıktık. Baştan sona kıran kırana bir mücadele izlediğimiz müsabakanın sonunda penaltı atışları sonucu Antalyaspor'a kaybettik.

İki sene üst üste play-off finalinde kaybetmek ciddi bir travma sebebiydi.

Sonraki sezonlarda PTT 1.Lig ve ardından 2.Lig'de koltuğu, lavabosu olmayan 300-500 kişilik statlarda takımımızı destekledik. Anadolu'da görmediğimiz köy, kasaba kalmadı.

O deplasmanlarda normalde 5 liraya satılan biletler, Samsunspor geldiği için 50 lira oldu, yine gittik.

Yüzlerce kilometre yol gittikten sonra bazılarımız maçı kahvehanede izledi, bazılarımız ev sahibi takım tribününe girmek zorunda kaldı, bazılarımız çatılara tırmandı.

Kendi stadyumumuza girmek için ayakkabılarımızın içlerine kadar bile arandık.

Küfür etmediği halde sırf küfür edilen tribünde yer aldığı için müsabakalara giriş yasağı alan arkadaşlarımız oldu.

2014'te Ankara'da, Samsun'da, bu sezon da Çorum'da pek çok taraftarımız biber gazlarından etkilenerek hastanelere kaldırıldı.

Kulübün ve şehrin kaderini etkileyen pek çok kararda taraftarın hassasiyetleri gözetilmedi.

Belki de en acısı, gurbetteki Samsunsporlular olarak sıkça maruz kaldığımız 'Samsunspor kaçıncı ligde?' sorusu oldu.

Özetlemek gerekirse; bu taraftar bugünlere gelene kadar maddi ve manevi çok bedeller ödedi. Yarına sağlam ve emin adımlarla giderken, dünümüzü unutmazsak şu an sahip olduklarımızın değerini daha iyi anlar ve bunları elimizden kaybetmeyiz diye düşünüyorum.

'Bütün iyi kitapların sonunda
Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
Meltemi senden esen
Soluğu sende olan
Yeni bir başlangıç vardır..'

(Edip CANSEVER)