Yaşadığımız küçük ayrıntılar.
Dikkat çekildiği halde es geçtiklerimiz.
Kurtulamıyoruz istenmeyen davranış ve tutumlarımızdan.
Önemsemediklerimiz bir bakıyorsun devasa bir sorun.
Sonrasında ise yaşanan pişmanlıklar...
Anlamak mümkün değil...
Çözüm bulmak için zarar görmemiz mi gerekiyor?
Öylesine garip varlığız ki...
Okullarda Davranış Eğitimi dersi sadece not almak için.
Pratik yaşama katkısı tartışılacak boyutta.
Trafikte yapılan akıl almaz riskli hareketler.
Şov yapmakne kadar hoşumuza gidiyor değil mi?
Ana yolda slalom yapar gibi araç kullanmak.
Hadi kendimizi düşünmüyoruz çevreye verdiğimiz rahatsızlık.
Yaşanabilir çevre konusunda bol keseden atıp tutuyoruz.
Ama o çevreye ne katkı veriyoruz?
Ya ihmalkârlıklarımız; hem de bedenimize.
Olası yaşanacaklara karşı alınacak önlemler. 
Sağlıkta erken teşhisin insan sağlığındaki önemi.
Tavsiyeler, öğütler, kamu spotları, bilgilendirme toplantıları, konferanslar... 
Okuruz, dinleriz ama yine bildiğimizi okuruz.
Kullandığımız aracın küçük bir arızası.
'Gidebildiği yere kadar gider' kabadayılığımız meşhurdur.
Sonrasında da ödenen ağır bedeller.  
Ha sevindirici gelişmeler elbette var.
Olumlu davranışlar hızla yaşam biçimine dönüştürülmeli ve takdirde görmeli, olumsuz davranışların da bir yaptırımı olmalı.
Araçlarda kemer takmak, Samsun'da öylesine oturdu ki...  
Tabi ki yaptırım gücüyle.
Ensemizde illaki bir korku olacak.
Bugün araçlardaki sigara yasağı yaşam biçimine dönüşmüş.
İstersek o güzellikleri yakalayabiliyoruz demek ki.
Ama bu güzellikler maalesef yaptırımlarla sağlanıyor.
Davranışlarımızı çek etmek zorundayız.
Gözden kaçırdıklarımıza ekliyoruz vurdumduymazlıklarımızı.
Sonra başlıyoruz sorgulamaya; neden, niçin, niye diyerek.
Devamında ise dillerde 'Keşke' sözcükleri.
Bedel ödemeden adam olmuyoruz, vesselam.