Aylar öncesi söz vermiştik.
O sözlerle kendimizi bahçede bulduk. 
Alın teri varsa problem değil elbette.
Gel gör ki dışarıdan göründüğü gibi kolay değil fındık işi.
Velhasıl yöresel adıyla amele yılın belli döneminde öne çıkar. 
Onlar olmadan gel de ürünü ekonomiye taşı bakalım.
Her üretici işçisini öncelerden ayarlamalı, yoksa süreçte büyük sıkıntı yaşar.
Açıkçası Ağustos ayında başroldeki fındık ameleliğinin tadını bu yıl iyice tattık.
Tattık ama ne tatma...
Parmak uçlarımdan bedenimin her köşesine kadar yorgunluk mahvetti bizi.
Her hasat dönemi amele o kadar çok konuşulur ki...
Alacağı ücretten geçimine, yaşam koşullarına kadar.
Fındık olduğunda hatırlanır da, sezon bitimi unutulur nedense.  
Onların günlüğü mü, çilesi mi, yorgunluğu mu?
Fındık bahçesinde bir hafta ter dökerken düşündüm onları.
Amelenin günü sabah ezanı ile başlar. Bir önceki günün yorgunluğunu üzerinden atamayanlar, yarı tok yarı aç bir anda sabahın erken saati kendini sokaklarda bulurken, bahçede öğlen öncesi verilecek kahvaltıyı bekler.
Enerjisini haftalara göre ayarlamak istese de gücünü kullanmakta kontrolsüzdür.
Sanılır ki, beden alıştıktan sonra yorgunluklara eyvallah diyecektir. Halbuki gün geçtikçe bacaklar, omuzlar, bilekler, kollardaki ağrılar birbirine karışmıştır.
Hava durumu, bahçenin düzlüğü/engebesi de önemlidir onlar için.
Sabah amele nakliyesi için transit minibüsler, özel araçlar, kamyonetler...
Küçük çocuğunu bırakacak yer bulamadığı için bahçeye taşınan bebekler...  
İhtiyaçların tedarik edilmesi için kimi markette, kimi bakkalda, kimi fırında...
Ekmeği, suyu, yiyeceği ama olmazsa olmaz bahçede içilecek çayı asla unutulmamalı.
Başka şehirlerde herkes mışıl mışıl uyurken, fındık amelesi sabahın yedisinde parmak uçlarıyla tuttuğu fındığı beline bağladığı şelek dedikleri torbaya doldurur.
Çocuğunu, anasını, babasını emanete bırakanlar bahçeye gitmek zorundadırlar.
Kazanacağı üç beş kuruşla eksiğini giderme telaşında çok ama çok haklıdırlar.
Yağmur yağmadı ise yöre şivesiyle 'avara' değildir ama aşırı yorulanlar da dört gözle yağmuru bekler biraz dinlenebilmek için.
Bir akşamüstü, Ordu Devlet Hastanesi Acili önü. Malatya plakalı minibüste sevimli mi sevimli hayatlarının oyun sürecindeki gülen yüzleriyle dört minikle iletişim kuruyoruz. Büyüklerinin ekmek kavgası onları Karadeniz'e taşımış. Güneydoğulu aileler belediyenin kamp alanında konakladıklarını, hastaları olduğu için acile geldiklerini söylediler. 
Sezonluk hatırlanıp değer görenler.
Aldığınız her kuruş öylesine kutsal,
Ananızın ak sütü gibi öylesine helal ki...