Öyle az buz değil?
                Dere tepe, dağ bayır, uçurum?
                Ne tür sürprizler yaşayacağız, bilmiyoruz.
                Telefonun bazı yerlerde çekmediği söyleniyor.
                Issız yerlerde kaynağımız sosyal medyada paylaşılanlar.  
                Bu bir tutku, merak, heyecan? Önünü alamıyorsun.
                Çok mu büyütüyoruz derken, bir başlayınca gerisi geliyor.
                535 kilometreyi bulan Likya yolunu yürümeye açıkçası odaklandık.     
                Bazıları konuşur, 'Ne gerek var, otur oturduğun yerde!'
                Doğayı seviyorsan koşuyorsun, bir çeşit ruhu dinlendiren ilaç bu.
                Yaşamda dinamik ve pozitif olabilmenin de alternatifi.  
                Fethiye Ovacık'ta bir gün öncesi yolun başlangıç noktasına geldiğimiz, herkesin resimlediği yerde içimiz kıpır kıpır. Likya yolunu iyi bir performansla bir ayı aşkın sürede tamamlayanlarla yarışacak iddiamız olmasa da, heyecanımız öylesine dolu ki?
                Kızım ve oğlumla çıkacağımız ve sonraki yıllara sarkacak, belki günlerce sürecek doğa yürüyüşünde bu yıl en azından birkaç etap bitirmeliyiz.
                Gençlerin yanında kendime güveniyorum ve o güven hepimizde üst düzeyde.
                Bu aktivitelerin özelliği heyecan; heyecan olmazsa tat alamazsın.   
                Zorlanırsınız, yorulursunuz diyenlere rağmen gidemediğimiz yerde geri döneriz dedik.
                Stratejik düşünüp planlı hareket edilmesi, etaplar arasında destek alınabilecek yerlerin tespiti ile güneş veya yağmurun olumsuz etkilerinden kaçınılması gerektiği bilincindeyiz.  
                Sabahın ilk ışıklarıyla güneşin Babadağ'ın tırmandığımız yamacına dönene kadar zirveye ulaşmalıydık. Sonrası zaten ormanlık alan olup günün zorlu bölümü bitmiş olacaktı.    
                Dik çıkışta kişi başı alacağımız suyun en az 2 litre olması söylenmişti. Fazla yükün bir süre sonra ağırlığını daha fazla hissettireceği düşüncesi ve yokuşu üç saatte alırız öngörüsüyle su miktarını 1 litre azalttık.
                O gün yürüyüşe geçen ilk gruptuk. Yarım saat toprak yolda ilerlerken Ölüdeniz ve koyların muhteşem görüntüsü ayaklarımızın altına adeta serildi. Yükseldikçe sağımızda kalan ve dünyanın akın akın geldiği Ölüdeniz kuşbakışı haliyle inanılmaz muhteşemdi.
                Görünen o ki bu resim çekme fasılları yürüyüş süremizi uzatacaktı. On binlerce kilometre uzaktan böylesine güzellikleri görmek için ülkemize gelenleri düşününce, ülkemizin dünya üzerinde ne kadar değerli bir yerde olduğunu bir kez daha hissettik.
                Paha biçilmez bir güzelliğe sahip Türkiye'mizi dilerim en iyi şekilde sonraki kuşaklara bırakırız diye düşünürken, günün ilk ışıklarıyla spor yapan nefes nefese bir turistin 'Goodmorning' sözleriyle karşılaşıyoruz.
                Likya yolunda bizi neler bekliyor, bilmiyoruz.
                Bu da heyecanımızı ve merakımızı daha da artırıyor.  
                Velhasıl, Babadağ eteklerine tırmanırken,
                Zorlu parkur anlatayım derken yerimiz doldu.
                Bir sonraki yazıda buluşmak üzere?