Ülkemizde,bugünlerde hem sosyal hem siyasal hem de ekonomik alanda ciddi sorunlar yaşanıyor. Sınırlarımızın ötesinde bizim de bir biçimde angaje olduğumuz kanlı ve kirli bir vesayet savaşı sürerken, bunun içerideki olumsuz yansımalarıyla uğraşıyoruz. Siyasal alanda ise hala tasfiye edilemeyen FETÖ'nün tahribatı da sürüyor. Süren OHAL koşullarında, dünyanın en çok siyasetçi, gazeteci, kamu çalışanı tutuklusu olan ülkesi olarak başta AB ve dış dünya ile ilişkilerimiz de bozulmuş durumda...
Bunca olumsuzluğun yanında içeride ve dışarıdaki çatışmalarda sürekli verilen kayıplar ve son 'Beşiktaş ve Kayseri Katliamları' ile yürekleri dağlayan çocuklarımızın acısı nedeniyle toplumsal duyarlılığın en yüksek olduğu kırılgan bir ruh halindeyiz…
Bu aşamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son muhtarlar toplantısında yaptığı 'milli seferberlik çağrısı' çok tartışıldı: Kimileri bunun bir savaş terimi olduğunu belirtirken; kimileri de yasal, anayasal, toplumsal dayanaklarını sorguladı. Bir gün sonra Sayın Cumhurbaşkanı, sözlerine açıklık getirdi ve yaptığı çağrının topluma yönelik bir ' milli dayanışma çağrısı' olduğunu belirtti.
Ben konuşmayı ilk dinlediğimde, Cumhurbaşkanının,'seferberlik' kavramıyla 'toplumsal dayanışma'nın gereğini vurgulamayı amaçladığını düşünmüştüm. Çünkü, bizim oralarda zor durumlara karşı birlikte karşı koyma, dayanışma içinde olma mecburiyeti anlamında kullanılır bu söz. Hatta 'seferberlik' değil,'sefer birlik' denir. Birlikte sefere gitme, ortaklaşa yürüme, zorluklara karşı topyekün karşı koyma anlamında…
Bugün ülkemizde gerçekten bir 'sefer birliğe' ihtiyaç var. Ama bunu , 'Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum,' diyen profları YÖK üyeliğine atayarak; belediyenin ses aracından "En kısa zamanda İslam birliğini yeniden tesis etmeli ve halifemizi seçmeliyiz" çağrılarıyla; son beş ayda 147 kadının öldürüldüğü ülkemizde otobüste, parkta kadınlara saldıranları salıvererek… Yani eski ezberlerimizi tekrar ederek yapamayız.
Bunu ancak; akademisyeni, aydını, yazarı, gazetecisi, öğrencisi, siyasetçisi, işçisi ve köylüsüyle hep birlikte; elele, gönül günüle;barış, demokrasi,eşitlik,özgürlük ve kardeşlik duygularımız pekişmiş tam bir vatanseverlik anlayışıyla başarabileceğimize inanıyorum.
Aklın yolu birdir!..
Alpaslan ÇEPNİ