İhtiva ettiği zaman ötesi anlam itibariyle toplumun temel hücresi ve çekirdeği ailedir. Kural olarak evlilik sözleşmesi ile tesis edilen aile kurumuna, tüm toplumlar varlıklarının devamı için ihtiyaç duymaktadır. Bu çerçevede aile müessesesinin devamlılığı, sağlıklı bir toplumun tesisi ve varlığını sürdürmesi bakımından zorunludur. Aile kurumunun doğru temeller üzerinde inşa edilmesi ölçüsünde devletlerin huzur ve güveninden söz etmek mümkün olabilir. Ailede söz konusu olan düzen ve inanç ile toplumun ve devletin güven ve istikrarı birbiriyle paralel mahiyet taşımaktadır.
Türk toplumunun en özel, kutsal ve mahrem müessesesi olan aile için Türkçede evlenmeyi işaretlemek adına 'ev-bark sahibi olmak' deyimi sıkça kullanılmaktadır. 'Bark', sözcüğünün anlamı Orhun Kitabelerinde 'mabet-tapınak' olarak geçmektedir. Görüleceği üzere Türk toplumunda evliliğe ve aileye atfedilen kutsiyet üst düzeydedir. Bu sebeple her dönemde aile kurumunun teşekkülünden itibaren devamlılığını sağlayabilmesi adına esaslı tedbirler alınmıştır. Bununla birlikte elbette bazı durumlarda evlilikle birlikte kurulan aile, eşlerin birbirlerine verdiği sonsuz birliktelik taahhüdüne rağmen nihayete erebilmektedir. Diğer deyişle eşler boşanmak suretiyle evliliklerini sona erdirebilmektedir. Bu bağlamda Türkiye'de boşanmak, hem Türk Medeni Kanunu açısından hem de ilahiyat normları açısından meşru haklar kategorisindedir.
Evlilik birliği içerisinde tarafların birbirlerine karşı mükellefiyetleri bulunmaktadır. Nitekim Medeni Kanun'un 185. maddesine göre eşler, evlilik birliğinin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmakla yükümlüdür. Görüleceği üzere eşlerin en önemli sorumluluk alanlarından biri 'sadakat' yükümlülüğüne aittir. Sadakat yükümlülüğü, eşlerin birbirlerine yönelik tam ve sınırsız bağlılığını ifade eder ve nişanlılık evresi de dahil olmak üzere evlilik birliğinin herhangi bir nedenle sona ermesine kadar devam eder. Bu yükümlülük eşler arasında cinsiyet ayrımı yapılmaksızın geçerli ve eşit derecede bağlayıcı özellik taşır.
Sadakat yükümlülüğü serbest çağrışımla ilk başta cinsel sadakatsizliği akla getirmektedir. Ancak muhtevası bundan daha geniştir. Buna göre eşler arasındaki fikri veya fiili; sır saklama, yalan söylememe, gerçekleri gizlememe gibi yükümlülüklerin de temelinde sadakat yükümlülüğü yatmaktadır. Sadakat yükümlülüğünün ihlalinde kusurun derecesi, ihlalin gerçekleşmesi açısından önem taşımaz. Diğer bir ifadeyle sadakat yükümlülüğü, ağır kusurlu bir davranışla (kast veya ağır ihmal) ihlal edilebileceği gibi; hafif kusurlu bir davranışla (hafif ihmal) da ihlal edilebilir. Eşler arasındaki sadakat yükümlülüğünün ihlali durumunda, hukuk bazı sonuçlar bağlamaktadır. Bu sonuçlardan en önemlisi, bu yöndeki hareketin bir 'boşanma (veya ayrılık)' sebebi oluşturmasıdır. Bu konuya devam edeceğiz…