Akademisyen ve Askeri Stratejist Dr. Kemal Olçar, Moskova’da 100’den fazla kişinin ölümüne sebep olan terör saldırısını analiz etti. DAEŞ terör örgütünün üstlendiği son terör eyleminin toplum, devlet ve sistemsel düzeyde asimetrik etkilere sebep olacağını değerlendiren Olçar, “Toplum düzeyinde en önemli etkinin inanç sistemlerine yönelik geleneksel algıların yeniden düzenlenmesi şeklinde olduğunu söylemek mümkün. İslamofobinin özellikle batı toplumlarında belirginleşmesi ve sözde radikal İslami örgütlerin tüm Müslüman camiasını temsil ettiğine dair yanlış kanaatin oluşturulması suretiyle İsrail savaş kabinesinin Gazze’de yaptığı katliamın meşru altyapısı hazırlanmaya çalışılmaktadır. Üstelik soykırım ve insanlık suçlarının işlendiği Uluslararası Adalet Divanı tarafından yeterince kanıtlanmasına rağmen” dedi.

Dr. Kemal Olçar, Moskova’da DAEŞ’in üstlendiği terör saldırısını İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamla ilişkilendirdi. Olçar, “İslamofobinin özellikle batı toplumlarında belirginleşmesi ve sözde radikal İslami örgütlerin tüm Müslüman camiasını temsil ettiğine dair yanlış kanaatin oluşturulması suretiyle İsrail savaş kabinesinin Gazze’de yaptığı katliamın meşru altyapısı hazırlanmaya çalışılmaktadır” ifadelerini kullandı.

“Rusya güçlü delillerin var olduğunu iddia etmekte”

Saldırının devlet düzeyindeki etkisini de değerlendiren Olçar, “DAEŞ örgütü tarafından üstlenilen eylemin asıl faillerinin bazı devlet aktörleri olabileceğine dair söylemlere ve rasyonel kanıtlara dayanmaktadır. Rusya resmi olarak bu eylemin azmettiricisinin Batılı devletler olduğu (ABD, İngiltere ve Fransa) ve Ukrayna tarafından örgütlendiğine dair güçlü delillerin var olduğunu iddia etmektedir. Dolayısıyla yapılan eylem Rusya’nın özellikle Ukrayna üzerinde yoğun bir cezalandırıcı harekâta girişeceği ve bu yolla “gerçek faillere” mesaj aktarabileceği şeklinde beklentileri tetiklemiştir. Bu anlamda eylemin hemen arkasından Rusya’nın Kiev’de oldukça önemli bölgeleri ve merkezleri bombalamaya başladığı görülmektedir. Hatta Rusya’nın bu konuda taktik seviyede kitle imha silahları dahi kullanabileceği veya önemli siyasi kişilere suikastlar yapabileceği ifade edilmektedir” şeklinde konuştu.

“Dünya son nesil savaşa doğru sürüklenebilir”

Olçar konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Sistemik düzeyde ise doğu-batı kutuplaşmalarının derinleşebileceği, özellikle Batı karşıtlığı üzerinde doğu bloğunda Rusya ve Çin’in etrafında sıkı kümelenmelerin olabileceği, bloklar arası soğuk ya da sıcak savaşın yeni devlet veya devlet dışı vekiller vasıtasıyla yürütülebileceği ve böylece dünyanın son nesil savaşa doğru sürüklenebileceği öngörülmektedir. Bu anlamda DAEŞ ve türevi radikal grupların ve terör örgütlerinin bazı devletlerin çıkarlarının korunmasında önemli bir aparat olduğu aşikardır. Özellikle DAEŞ’in ismi (IS, ISIS, ISIL, DAEŞ-Horasan vs.) etki alanı (sözde Hilafet Devleti coğrafyası), güvenli alanları (Suriye-Irak, Horasan, Nengrehar-Afganistan, Pakistan vs.), jeopolitik çıkarları ve ihtiyaç duyduğu mali ve eleman desteği gerçeği bir “dış gücün” kaleminden çıktığını doğrular niteliktedir. Böyle vatansız, sahte ideolojiler ile donatılmış, sorunlu, kimliksiz, beklentisiz, kurgulanmış, satın alınmış ucuz şahıslarla ve beslenme örgütlerle menfaat temin etmek irrasyonel bir yöntemdir.”

“Türkiye’nin terör ile ilgili tanım ve yaklaşımları akılcı ve naif”

Ülkelerin, bölgelerin ve dünyanın güvenlik mimarisine belirsiz ve tanımlanamayan yeni tip tehditlerin dahil olmasının tehditleri oluşturanlara da çok büyük zarar vereceğini belirten İstanbul Beykent Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Kemal Olçar, “O yüzden Türkiye’nin terör ile ilgili tanım ve yaklaşımları akılcı ve oldukça naiftir. Bu eylemden alınacak en önemli ders tüm ülkelerin ve başta BM olmak üzere uluslararası örgütlerin terörün tanımı konusunda fikir ve eylem birliğine varmaları olmalıdır” dedi.