“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler;
Evvela haysiyetlerini,
Sonra hürriyetlerini,
Daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
Ne güzel söylemiş ulu önderimiz Atatürk.
Anlayabilen var mı?
Maalesef.
Çeşitli fonlar adı altında hak etmeden kazanır hale getirildik.
Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamaya alıştırıldık.
Bu nedenle olsa gerek köylerimiz boşaldı.
Topraklarımız adeta zorunlu nadasa terk edildi.
Tarım kaynaklarımız yeterli olmasına rağmen kolayımıza gelen ithalatla ihtiyacımızı karşılar olduk.
Nereye kadar?
Mirasyediler gibi tüketene kadar.
Ya sonrası?
Aklımız başımıza gelecek ama geç kalmış olabiliriz.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof.Dr. Sevgili Yusuf Demir, Türkiye’nin tarımda 2023 vizyonu hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin bir tarım ülkesi olduğuna dikkat çekti.
Kalkınmanın da tarım ve tarıma dayalı sanayi olduğunu söyledi.
Ülkemizde tarımda gerekli reformların yapılabilmesi halinde mevcut kaynaklarımızın değil 75 milyon, 275 milyonu besleyecek yeterlilik ve niteliğe sahip olduğunu öne sürdü.
Çözüm olarak da ulusal ve uluslararası stratejilerin geliştirilmesi, bu alanda verimli ve etkin bir işbirliğini gösterdi.
Sayın Demir, bir bilim adamı.
Söylediklerine de katılmamak mümkün değil.
İyi de o söylediklerine asıl katılması gerekenler uzak kalıyorsa ne yapılabilir?
Yapılabilenler ortada.
Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden yaşa mantığı.
Harçlıklar, oyunuza karşılık bizden.
Yazık çok yazık.
Babadan kalma da olsa hatırı sayılır verimli araziye sahibim.
Ne işletebiliyorum.
Ne kiraya verebiliyorum.
Yıllardır boş duruyor.
Bir kuruş da devletin verdiği o fonlardan almıyorum.
Baba vasiyetine uyuyorum.
Verenin de alanın da günah işlediğine inanıyorum.
Haram kabul ediyorum.
Kısacası; çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden kazanmak istemiyorum.
Ulu önder Atatürk’ün söylediğine uymayı daha kazançlı görüyorum.
Ne dersiniz?