Başarının kaynağı bilgidir. Bilgi derken insan ilişkilerinden, iş üretme ve uygulamaya kadar evrende olan biten her şey hakkında doğru olanı elde etmiş olmayı kastediyorum. Elde edilmiş doğru bilgilerle hareket edenler hatalı icraat yapmaz, başarılı olurlar. Bu nedenle makamların mevkilerin bilgiyle donatılması gerekir ki doğru icraatlar yapılabilsin.
Olur veya olmaz diyebilmenin gerekçesi doğru bilgi olmalı. Hata yapan, özür dileyenlerin 'kusura bakma' veya 'bilmiyordum' gibi mazeretlerine hayatta çok rastlamamız nedendir? Doğru bilgiye dayalı hareket etmede belli bir yetkinliğe ulaşamamaktan değil mi? Öyleyse milletçe adaleti sağlama ve kalkınmamızın, uygar ülke olmamızın kaynağı bilgi akışını sürekli teşvik etme ve gelen bilgileri de araştırma-soruşturma-denetlemeler yoluyla eksikliklerden, yalanlardan arındırma olduğunun bilincine varmalıyız.
Bilgiden kaçmak olmaz. Bu gerçek ortadayken günümüzde çoğu makam mevki sahibi yoğunluk gerekçesiyle adeta bilgiden kaçmak istercesine randevulara cevap vermiyorlar. Böyle olunca da yönetimlerine akacak bilgileri kısıtlamış oluyorlar. Belki verdikleri bir randevuyla ummadıkları bir kişiden işleriyle ilgili çok önemli bir bilgi akacak, ne malum?
Randevulara cevap vermemek demek, bu anlamda benim kimsenin fikrine, önerisine, kanıtlayacağı yeni bilgisine ihtiyacım yok demek değil mi? Böyle demekle sıcak iletişim ağını kesme yanında kendileri de bilgiyle hareket edebilme gücünden mahrum kalmıyorlar mı?
Geçenlerde alanında iyi yetişmiş olduğunu öğrendiğim yeni Talim Terbiye Kurulu Başkanı'ndan randevu istedim. Bir buçuk ay boyunca kimseyi kabul edebilecek durumu yokmuş, ders kitaplarıyla ilgili çok ciddî bir çalışma içindeymiş.
Dedim ki benim de kendisine yıllardır yapılan yanlışların tekrar edilmemesi adına ders kitapları hakkında bilgi aktarma isteğim var zaten, o nedenle görüşmek istiyorum. Yok dediler, zamanı yok, maalesef kabul edemeyecek(!)Tanışmıyoruz ama talep gerekçeme dikkatle eğitime verdiğim yıllarımın birikimini görebilirdi internetten.
'15 yıllık iktidar boyunca her alanda dönüşüm gerçekleştirdik ama millî eğitim ve kültürde ilerleyemedik.' diyen Sayın Cumhurbaşkanımız, halkın huzurunda bu özeleştiriyi kime yaptı dersiniz? İlerlemeyi sağlaması gereken yetkililere değil mi? Bu özeleştirinin içimi sızlatan sorumluluğuyla deney, gözlem ve araştırmalarımın somut sonuçlarını sunabilmek için ne yapmam gerekir acaba? Dile kolay! 40 yıl eğitimin iyileştirilmesi için kafa yordum; yazdım, çizdim… İzin verin de bir işe yarasın derdindeyim, bilgiden kaçmak niye?