Yarın sandık başındayız.
Bugüne dek yapılan seçimlerin en büyüğü için oy kullanacağız.
Cumhurbaşkanını seçeceğiz.
Şimdiden hayırlı olsun.
Cumhurbaşkanlığı makamı farklı.
Ağırlığı ile her birimizi etkiler.
Haliyle o koltuğa oturan da etkiler.
Bir süreden beri üç aday o koltuk için çalışıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş.
Sayın Erdoğan rakiplerine kelimenin tam anlamıyla bu süre içerisinde verdi veriştirdi.
Ağır biçimde suçladı.
Ekmeleddin İhsanoğlu seviyeyi düşürmeme adına cevaplarında bile saygınlığı ön planda tuttu.
Selahattin Demirtaş’ın hedefindeki isim ise Başbakan Erdoğan’dı.
Ağır ithamlarda bulundu.
Demediğini bırakmadı.
Aslında yutulur türden değildi.
Siyaset bu.
Yutulabiliyor demek ki.
14 partinin Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu Samsun’daydı.
Hiçbir cemaatin adayı olmadığını söyledi.
Halbuki Başbakan Erdoğan, sürekli Pensilvanya’nın adayı olduğu iddiasında bulunuyor.
Suçluyor.
Yerden yere vuruyor.
Bana göre bu tür suçlamalar hoş değil.
Hele hele Pensilvanya dedikleri cemaatin başındaki Fethullah Gülen’in, Başbakan Erdoğan ile olan diyalogları, birliktelikleri düşünüldüğünde.
Ülkeye verilen zarar göz önüne alındığında Başbakan Erdoğan’ın yanlışı ortaya çıkıyor.
Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Fethullah Gülen tarikatıyla ne denli bağı var bilemem.
Söylediklerine inanmak durumundayız.
Bırakın Gülen Cemaati, diğer cemaatleri de kast ederek hiçbirinin adayı olmadığını söylüyor.
Geçmişte Gülen Cemaati ile elele veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sayın İhsanoğlu’nu o cemaatten biri olduğu iddiasıyla yerden yere vurması düşündürücü.
Bu ne perhiz, bu ne halana turşusu, dedirtir türden.
Her neyse; herkes kararını verdi gibime geliyor.
Temennimiz Türkiye’nin kazanması.
Haydi hayırlısı.