Bir ulusun ABD gibi bir geçmişi varsa; utanç, o ulusun omuzlarında, o ulus yıkılıncaya dek yük olacaktır. Ardı sıra ABD'nin peşine düşmüş, her devlet, ulus ve odak o utançtan da pay sahibidir.
Columbus Day (Kolomb Günü) anlatmadan önce farklı bir mukayese yapıp bu günden düne doğru gidip konumuzu pekiştirelim izninizle.
Suriye'ye özgürlük ve demokrasi getirebildi mi ABD? Hayır!
Peki ya Irak'a? Hayır!
Afganistan'a? Hayır!
Uzakdoğu'ya? Hayır!
Güney Amerika'ya? Hayır!
Afrika'ya? Hayır!
Hayıroğlu hayır vesselam.
Ama ABD'nin iddiası ne?
Temel insan hakları ve özgürlükler ve demokrasi…
1971 den beri ABD Ekim ayında bir gün kutlaması yapar ABD liler. Columbus Day yani Kolomb Günü. Federal bayramdır. Kızılderililerin nefretle protesto ettiği bir bayram.
Kaynaklar bu durumu şöyle anlatır: Kristof Kolomb (Christopher Columbus) 12 Ekim 1492 de Hindistan'a ulaştığını düşünerek Karayip adalarına çıkar. Hatta adadaki yerlileri Hintli sanıp 'Indian' der ve şerh düşerler; Amerikan İngilizcesinde bu kelime Yerli (Kızılderili) anlamına gelir. Kolomb'un bu ayak basışı anısına o günün senei devriyesi büyük bir gurur ve şaşaayla kutlanır.
Kristof Kolomb'un 1492 de karşılaştığı Indian yani Kızılderililer Arawak yerlileridir. Arawaklar, tanrılarının geldiğine inanıyorlardı zira inançlarında tanrıları sakallı ve denizden çıkıp gelecek olandı.
Kolomb ve arkadaşlarını muhteşem bir hürmet ile karşıladılar. Yetiştirip yedikleri sebzeler ( Patates mısır başta olmak üzere) ikram ettiler. Onurlarına dans ettiler. Ne zaman ki diye anlatır kaynaklar; ne zaman ki, o yerlilerin kulaklarında ince altın küpeleri, boyunlarında işlenmiş gerdanlıkları gördüler, sonları oldu.
Ama kolomb onları kraliçesine yazdığı mektupta şöyle tarif ediyordu: 'Bu insanlar çok iyi huylular, yardımseverler, bunlar kadar iyi huylu yardımsever bir ulus daha görmedim Majesteleri. Ant içebilirim. Komşularını kendileri gibi seviyorlar, konuşmaları son derece naif kibar ve tatlı, gerçi çırılçıplak dolaşıyorlar ama davranışları terbiyeli ve övgüye değer.'
Bu çok şerefli Kolomb, seyir defterine bakın daha neler yazıyor: ' Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Demir silahları ilk kez gördükleri belliydi. Bazıları kılıçlarımızın keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar herhangi bir mezhebe bağlı değillerdi, puta tapmıyorlar. Kötülüğün ne olduğunu bilmiyorlar! Hiç silahları yok! Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlardır. Herhangi birinden, sahip olduğu herhangi bir şeyi isteyince hemen veriyorlar. Öldürmüyorlar! Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar'…
Ve ekler bu şerefli kaşif Kristf Kolomb: 'Bu insanların çalıştırılması, ekin ekmesi, gerekli her işe koşulması ve biz Avrupalıların gelenek ve göreneklerini benimsemesi gerektiği kanaatindeyim' İmza çok şerefli Kolomb.
Ve benimsettiler!
Denizden gelen sakallı tanrıları, altın ve değerli taşlar için köylerini yağmaladılar! Kadınlara tecavüz ettiler! Kadın ve çocukları Avrupa'da köle olmaları için kaçırdılar. Direnen erkeklerin kulaklarını kestiler! Kafa derilerini yüzdüler! 12 Ekim 1492 den 10 yıl sonra kabileler, binlerce yerli katledildi. Sonra devam ettiler. Akın akın geldiler. Denizden çıkan sakallı tanrıları beyaz adam, hem canlarını aldı hem topraklarını hem de mallarını…
Şimdi ey Ortadoğu'nun,
Denizden gelen sakallı tanrısını bekleyen, ona sığınanalar!
Ya bu katil canavar tanrıyı terk edeceksiniz ya da Kızılderililer gibi her şeyinizi kaybedeceksiniz.
Haysiyetinizi de…
Güzel günlere uyanın
Sağlıcakla kalın efendim.