Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, 'Türkiye ile yapacağımız hamleler dünya barışını tesis edecek. Cumhurbaşkanı dış politika hamleleri yaparken her şeyden önce ülke menfaatlerini düşündüğü için minnettarız.'demiş. Hayret! Sanki bizim menfaatlerimizi bizden çok düşünüyor Sayın Büyükelçi. Batı tepkisi üstüne Şangay birliğiyle ilgili çıkışlar gündeme gelince söylüyor bu sözleri. Ne düşünmeliyiz acaba? Yıllardır Avrupa Birliği dedikten sonra şimdi de Rusya ve Çin desteğine mi yöneleceğiz? Bu ne derece doğru olur? Tam bağımsız Türkiye politikası adına millî menfaatlerimizi kollamamız esastır elbette. Nerededir acaba millî menfaatlerimiz, sürekli blok değiştirmek, o yana bu yana yalpa vurmak mı?

Alman ve İtalyan faşist hareketlerini destekleyen fütürizm edebiyatının etkisinde kalan bazı Rus yazarların bizim ünlü şairimiz Merhum Nazım Hikmet aracılığıyla ülkemiz gençliğine nasıl öfke ve şiddet aşıladığını unuttuk mu? Politbüronun ajitprop faaliyetlerinin ülkemizdeki şiddet içerikli sol hareketlerine geçmişte nasıl çanak tuttuğunu unuttuk mu? Nazım'ın Türk gençliğini 'Bağır bağır bağırıyorum, koşun kurşun eritmeye çağırıyorum; güneşi zaptteceğiz güneşin zaptı yakın'…vb. dizelerinin geçtiği ünlü şiirleriyle sol şiddeti nasıl körüklediğini unuttuk mu?

O günden bugüne mayalana mayalana gelen şiddet, maalesef ABD ile AB ülkelerinin de desteğiyle her gün şehit vermemize yol açan terör örgütlerine dönüşmedi mi? Her yanından vurgun yemiş bir büyük milletin evlatları değil miyiz?

İç ve dış politikamızı tarihin kan ve gözyaşıyla yoğrulmuş acı tecrübelerinden süzerek edindik:

Ne Amerika ne Batı ne Rusya ne de başka ülkelerin dostluklarına ihtiyaç hisseden Atatürk politikası…Müslüman ülke olmakla birlikte, laiklik (insan inancına saygı ve onu bu nedenle ötekileştirmeme) ilkemiz gereği, hiçbir ülkeye din eksenli bakmadığımız mesajını vermeliyiz bütün dünyaya. Panislamizm tuzağına da asla düşmemeli; Kur'anın Bakara süresinin 84 ve 85. ayetlerine aykırı olarak bazı islam liderlerinin kendilerinden saymadıklarını ötekileştirme, yurtlarından çıkarma veya öldürme eylemleri gerçekleştirdiklerini; buna şiddetle karşı olduğumuzu; böylece Atatürk'ün 10.Yıl Nutkunda belirttiği dünyada hakikî huzurun temini yolunda üzerimize düşeni yaptığımızı söz ve icraat olarak sürekli göstermeliyiz. Ayrıca Bakara süresinin 165 ve 255. (ayet-el kürsî) ayetlerine aykırı olarak Allah sevgi ve bağlılığına ortak koşulan (ilahlaştırılan) tarikat, örgüt, mezhep, parti, inanç…liderlerini tanımamak ve onlara karşı yasal tedbirler almak iç ve dış politikamız olmalıdır.

Mazlum milletlere de örnek olabilecek bu dünya barışı politikamızı asla değiştirmemeliyiz.