Kanser erken tanı ve tedavi edilmediği takdirde çoğunlukla ölüme yol açan ciddi bir sağlık sorunudur. Kanser, özellikle gelişmiş ülkelerdeki ölümlerin %25'ini oluşturmakta ve tüm ölüm nedenleri arasında 2010 yılı itibarı ile ABD verilerine göre 85 yaş altında birinci sırada yer almaktadır.
  Medicana Samsun Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümünden Prof. Dr. Burçin Çelik, Akciğer Kanseri ve tedavi yöntemleri konusunda bilgi verdi:

            "Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür, daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak oranlara yayılarak (karaciğer, kemik,beyin vb. gibi) hasara yol açarlar. Dünya Sağlık Örgütü'nün raporuna göre akciğer kanseri tüm dünyada kanser türleri arasında, erkeklerde en sık ölüme neden olan birinci, kadınlarda ise ikinci kanser türüdür ve tüm dünyada her yıl yaklaşık 1,3 milyon ölüme neden olmaktadır. 

            Sigara, akciğer kanseri gelişimi için en sık karşılaşılan ve bilinen risk faktörüdür. Hastaların %85-90'ında doğrudan tütün maruziyeti söz konusu olduğundan akciğer kanseri önlenebilir bir sorundur. Doğal bir radyoaktif gaz olan ve toprak, kaya ve taşlarda bulunan uranyumdan açığa çıkar Radon gazı, pek çok alanda kullanılan bir mineral olan asbest, akciğer kanserine zemin hazırlayan diğer etkenlerdir.
            Akciğer kanserinin belirtileri hastalığın bulunduğu bölgeye, yayılıp yayılmadığına ve vücudun hastalığa tepkilerinin varlığına bağlı olarak değişir. En sık görülen belirtileri, nefes darlığı, geçmeyen öksürük, sırt veya göğüs ağrısı ve kilo kaybıdır. Ses kısıklığı, baş ve gövdede şişlik ve damarların belirginleşmesi, kollara vuran ağrı, yutma güçlüğü gibi tümörün etraf dokulara yaptığı baskıya ve kemik ve baş ağrısı da tümörün yayılımına bağlı görülebilir.
     Akciğer kanseri, akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografi ile tespit edilebilir. Kesin tanı, biyopsi ile konmaktadır. Biyopsi genellikle bronkoskopi veya bilgisayarlı tomografi yardımı ile uygulanır. Tedavi ve prognozu belirleyen faktörler; kanserin histolojik tipi, kanserin evresi, ve hastanın genel performans durumudur. Akciğer kanseri tanısı konduktan sonra, hastanın prognozu hakkında sağlıklı bir yaklaşımda bulunmak, en etkili tedavi yöntemini belirleyebilmek ve alınan tedavi sonuçlarının bilimsel kıyaslamasını yapabilmek için, hastalığın anatomik yaygınlığının saptanması yani evrelendirilmesi gerekir. Akciğer kanseri için birincil tümörün büyüklüğü ve yayımına (T), bölgesel lenf bezi (nodu) tutulumuna (N), uzak metastaz varlığına (M) dayanan TNM evrelendirmesi yapılmaktadır.

              Hastalık; 
            - Sadece akciğerin küçük bir bölümündeyse evre I, 
            - En yakın lenf bezlerine atlamışsa evre II, 
            - Akciğer içinde akciğeri saran zara veya iki akciğer arasındaki mediasten denen boşluğa veya buradaki lenf bezlerine yayılmışsa evre III, 
            - Karaciğer, kemik, beyin ve böbrek üstü bezi gibi uzak organlara yayılmışsa evre IV,
olarak adlandırılır.

            Akciğer kanserinde tedavi, hastanın tespit edildiği evresi ve tespit edilen akciğer kanseri hücre tipine göre değişmektedir. Cerrahi, ilaç (kemoterapi), ışın (radyoterapi) ve diğer destek tedavileri tek başına veya bir arada uygulanabilir. Akciğer kanserinde erken dönemde hastalıkta cerrahi tedavi ile uzun süreli yaşam %85 gibi yüksek oranlara varmaktadır. Cerrahi tedavi ile uygun hastalarda akciğerin bir kısmı veya bir akciğerin tamamı alınabilmektedir. Akciğer kanseri ameliyatları açık veya kapalı yöntemle gerçekleştirilir. Son dönemlerde daha az zarar verici ve daha başarılı sonuçları olması sebebiyle akciğer kanseri ameliyatlarında torakoskopi veya VATS denilen kapalı yöntemi tercih edilmektedir."