1988'de eğitimi sanatla bütünleştirmek için Çanakkale Destanını oyunlaştırmış, ilk kez Samsun 19 Mayıs Lisesi öğrencilerimle sahnelemiştim. Ölüm emrinin verildiği sahneyi yaşatan gençlerimin heyecanını hatırlıyorum hala. Provolardan sonra kendilerine gelmeleri zaman alıyordu. Onlarla çalışırken anlamıştım ki Çanakkale'de tezahür eden ve 15 Temmuz 2016'da da kendini gösteren bu ruh milletimizin her ferdinde her zaman harekete hazır beklemektedir. Bu ruh Seyit Onbaşı ruhu, Ömer Halisdemir ruhu. Paşası Sonunda şehadet var ama haini vuracaksın dediğinde emredersiniz komutanım diyebilen bir ruh! Akif'in Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli, değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli diyen inleyişlerini şiirleştirdiği şehit ruhları şad, gazilerimiz sağ olsun!
Edebiyatçı olarak 12 Eylül öncesini de yazdım. 15 Temmuz Destanını da kaleme almak amacıyla epeydir şehit aileleriyle gazilerimizi dinliyorum. Aynı ruhu onların da sadece sözlerinde değil, gözlerinde de gördüm. Soner Halisdemir, Ömer'in 7 kardeşinden biri. Niğde milletvekili aday adayı da oldu. Niyeti o ruhu milletin meclisine de taşımaktı. Sohbet ettik epeyce, dertleştik. Ağabeyi özel kuvvetlerde birçok kripto bilgiye sahip bir vatan evladıymış. Aile fertlerine ülkemizi bölmek istiyorlar, doğrudan yana olmak lazım, hangi siyaseti güderseniz güdün karışmam ama doğrudan yana olun demiş. Ben de ağabeyimin bu öğüdüne uymak için aday olmuştum ama politik kuşatma altında kendimi anlatmam engellendi, yetkililere ulaşıp niyetimi kanıtlayamadım diyor.
Politik kuşatma! İşte ülkemizdeki demokrasinin en büyük handikapı. Hesabî faaliyetler uzmanlık dalı haline gelmiş, hasbî olanları gölgeliyor. Yukarıdan bir el aldın mı bir daha düşmüyorsun. Ya Bakansın ya vekil ya da teşkilatlarda söz sahibisin. Kitlelere hükmediyorsun. Saltanatın liderinle paralel gidiyor vessalam. Bu mu halkın sesi olmak, halka hizmetkar olmak?
Politik rekabetteki köşe kapmacaların önüne geçmek kitle partisi olmaya bağlı. Birinin refansına göre aday belirlenmez. Şimdi halk STK vasıtasıyla örgütlü. Her mesleğin odası var, vakfı, sendikası, derneği var. Onların hepsinin genel kurullarının oy çokluğunu alırsın birinin değerini ölçmek için. Çokluk menfaat ilişkisiyle elde edilemez çünkü. STK başkanını veya yönetimini adamların yaparsın ama çokluk kalite etrafında bütünleşir. Bunu çok dile getirdim ve sonuçlarını göreceksiniz dedim ama dikkate alan olmadı. Eskiden de adamcılık vardı ya o zamanlar STK örgütlemesi yoktu. Şimdi var ama onların genel kurulları aracılığıyla halk takdirini ölçmeye hiçbir parti yaklaşmıyor.
Adalet ve Kalkınma davaysa, CHP de halkçıysa, MHP ülküm diyorsa gerçekten vazgeçmeli politik kayırmacılıktan, kitlelere açılmalılar. Liderler şehitlere minnetini her vesileyle vurguluyor. Sağ olsunlar da şehit ve gazi ailelerini milletin istediği gibi el üstünde tutacak, onların sorunlarıyla ilgilenecek, ailelerine sürekli moral gücü verecek bir birim kurulmalı. Başına da 15 Temmuz anıtı olmuş Şehit Ömer Halisdemir'in kardeşi Soner Bey'i getirmeli. Millete mal olmuş bir sembol kahramanın kardeşi etrafında bütün şehit aileleri kenetlenmez mi? Şehit aileleri yardım kampanyaları veya iltifattan çok kahraman milletinin bağrında kurumlaşmak istiyor. Her gün şehit veriyor bu büyük millet, onlara minnet borcumuzu ancak böyle bir birimle ödeyebiliriz.
Millî Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk için bir muhalefet duymadım bu zamana dek. Niye? Liyakat olunca kesiliveriyor bütün sesler. Öyleyse liyakati de şehit ve gazileri de el üstünde tutmaya özen gösterelim. Milli birlik ve beraberliğimizin, hep birlikte Türkiye olmamızın temel anlayışı bu çünkü. Halisdemir ruhunu, hesap peşindeki herkesten korumak bütün liderlerin boynuna borç olmalı.