Memlekette hızla akıp giden
gündeme yetişmek mümkün değil...
Baş döndürücü bu gelişmeler karşısında,
söylenenleri algılayabilenlere helal olsun!..
Adam dün ne yazmıştı,
bugün ne yazıyor?..
Söylemedim dedin kurtuldun,
ya yazdıkların ne olacak? Yayın organları
ve kütüphaneler yasaya göre,
her sayıyı arşivlemek zorunda...
Gün gelir birileri arşivlere bakarsa,
bu ayıp kolay silinecek mi?..
İktidar ve muhalefetin
farkı yok...
Bir büyük tiyatrodayız sanki. Herkes elindeki metni
ezberlemeye çalışıyor. Şimdilik provadayız. Perde
ne zaman açılacak, gong ne zaman vuracak?..
Ulaştırma ve Orman Bakanlıkları yapan
kurt politikacı Hüseyin Özalp,
bir gün bana şöyle demişti:
Dünkü gazete ile bugünkü gazete çok farklı. Nasıl oluyor?Özalpi anlıyorum. Gazetenin mizanpajından söz etmiyor elbette. Onun derdi,yayın politikasındaki duruşsuzluk...
Ülkenin derdi neydi, bakın ne oldu?..
Küresel ekonomik krizin
yarattığı işsizlik ve yoksulluk
bitti mi?..
Fabrikalarda üretim arttı mı?..
Açılım sözü aldı başını gidiyor...
Bu taraflara doğru açılan yok mu hiç?..
Herkesin işinin aşının olduğu,eğitimli ve uygar insanların
bulunduğu,özgürlüğü sorumlulukları kadar
kutsal sayan bireylerin insanca yaşadığı
bir ülkeye doğru açılım
neden düşünülmez neden?..
Bence de, insanın nüfus kağıdında yazan değil,
yüreğinde hissettiği kimlik önemlidir...