n

n
n Mimarlar, İnşaat ve Jeoloji Mühendisleri odalarının başkanları Samsun’da ‘Zemin sorunu’ bulunduğunu, özellikle İlkadım ve Atakum ilçelerinin olası depremde büyük hasara uğrayacağını öne sürdü.
n
n Mimarlar, İnşaat ve Jeoloji Mühendisleri odalarının başkanları Samsun’da ‘Zemin sorunu’ bulunduğunu, özellikle İlkadım ve Atakum ilçelerinin Aslında öne sürülenler, bilinen ve sürekli uyarma gereği duyduğumuz ama aldırış edilmeyen gerçekler.
n
n Neden aldırış edilmez?
n
n Öncelikle duyarsızlıktan.
n
n Sonrasında uyarılara olan vurdumduymazlıktan.
n
n Ciddi bir konu bu; son zamanlarda hemen hemen her kesim tarafından ele alınıyor ve herkes de endişelerini dile getiriyor.
n
n Getirmekle kalınacak.
n
n Çünkü bizlerin özelliği bir ara ortaya çıkıp gerçekleri herkesle paylaşma gereği duyarız.
n
n Ardından da unutup gideriz.
n
n Gerçekleşmesi halinde de dövünüp dururuz.
n
n Kararlı başlarız, karar veremeden sonlandırırız.
n
n KTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Osman Bektaş’ın “Samsun 6.6’lık bir depreme hazır olsun” açıklamasını değerlendiren Mimarlar Odası Başkanı Selami Özçelik, şiddeti yüksek bir depremde çok sayıda can kaybı yaşanacağını belirtti.
n
n Sayın Özçelik, özellikle eski ve dayanaksız binalarıyla İlkadım, zeminiyle Atakum’un risk taşıdığına da dikkat çekti.
n
n Bu bilinen gerçeğe kim dikkat edip, önemsiyor?
n
n Hiç kimse!
n
n İlkadım’ın büyük bölümü heyelan bölgesi.
n
n Bu bölge eski ve dayanıksız binalarıyla dikkat çekiyor.
n
n Atakum da yeni ve modern binalarıyla.
n
n Atakum’un zemin etüdü ne denli yapıldı bilemiyoruz ama birbirinden yüksek binalar, adeta mantar gibi türüyor.
n
n Risk altında bulunan İlkadım ve Atakum İlçesi’nde özellikle belediyelerimize büyük görevler düşüyor.
n
n Bu görevleri her iki belediye yaparsa risk oranı düşer, aksine muhtemel depremle bu iki ilçe büyük can kaybına uğrar.
n
n Bilim adamlarının uyarılarına dikkat edelim ve muhtemel zararın neresinden dönülürse kar sayalım.
n
n Ne dersiniz?
n
n Çarşamba dedikleri!
n
n Çarşamba dedikleri
n
n Şekerdir yedikleri
n
n Hiç aklımdan çıkmıyor
n
n O yarin dedikleri
n
n
n
n Çarşamba’nın çok eskilere dayanan bir türküsü böyle başlıyordu.
n
n Merhum dost Yıldıray Çınar seslendirmiş ve hepimize sevdirmişti.
n
n Bu türküye konu olan Çarşamba; ovasıyla, verimli topraklarıyla, ürettikleriyle, bugün yok edilen şeker pancarıyla ve kaynaklarıyla önemli bir ilçemiz.
n
n Bu ilçemizde var olan kaynaklar, bugüne dek değerlendirilemedi.
n
n Türkülere konu olan şeker bile yok edildi.
n
n Kaymakam Caner Yıldız’ın bu ilçeye atanmasıyla hareketlilik göze çarpmaya başladı.
n
n Var olan kaynaklar konuşulur oldu.
n
n İlk etapta hayal gibi görünen sıcak su bulunup çıkarıldı.
n
n El değmemiş sahillere el atıldı.
n
n Yeşilırmak yatağındaki rezervler hatırlanır oldu.
n
n Çarşamba, önümüzdeki dönemlerde çok önemli ekonomik bir güce kavuşabilir.
n
n Tüm bunlar, çalışmayı seven, ortaya bir şeyler koyabilmenin gayretinde olan Kaymakam Caner Yıldız’ın girişimleriyle gerçekleşiyor.
n
n Tanıma fırsatı bulamadığım, çalışmalarını ise takip edebildiğim Kaymakam Caner Yıldız’ı çalışmalarından ve gayretlerinden ötürü kutluyor ve daim olmasını diliyorum.
n
n Haydi hayırlısı.
n
n Anlayana saz…
n
n Günümüzde anlamak ve anlatabilmek hayli zorlaştı.
n
n Bu zorluklar içerisinde arzulanana ulaşmak da zorlaştı.
n
n Niçin bu hale geldik, doğrusu anlamakta zorlanıyorum.
n
n Anlamakta mı zorlanıyoruz, yoksa anlatabilmekte mi?
n
n Bir öykü ile baş başa bırakıp, ‘Yorum sizin’ diyorum.
n
n Azrail bir gün dağda kalmış, ıssız bir dağ başında.
n
n Kimbilir kimin canını almaktan geliyormuş.
n
n Bir fırtına, bir soğuk, bir yağmur uzaktan bir ışık görmüş, başlamış oraya doğru koşmaya.
n
n Bir oduncu kulübesiymiş, kapıyı çalıp, tanrı misafiri diye içeri girmiş.
n
n Oduncuyla karısı kendisini buyur etmişler, ocak başına geçirmişler, ısıtıp üstünü başını kurutmuşlar, sıcak çorba vermişler.
n
n Sonra başlamış yarenlik:
n
n -Eee hemşehrim, sen kimsin, kimlerdensin!
n
n “Ben Azrailim”
n
n Oduncu fena korkmuş.
n
n Azraili teselli etmiş:
n
n -Korkma korkma, daha senin sıran gelmedi!
n
n Oduncu rahatlamış:
n
n -Ey Azrail, senden bir ricam var. Benim canımı almak zamanı gelince, daha önceden haber verir misin?
n
n -Olur veririm!
n
n Aradan yıllar geçmiş bir akşam kapı çalınmış yine Azrail;
n
n -Ooo hoşgeldin!
n
n -Hoş bulduk, hazırlan sıran geldi!
n
n Oduncu şaşırmış:
n
n -Hani haber verecektin!
n
n Azrail gülmüş:
n
n -Verdim! Önce romatizma oldun, sonra belin büküldü, nefes darlığı başladı, gözlerin iyi görmedi, birkaç gün komada kaldın, güçlüklü iyileştin. Bunların hepsi birer haberdi ama sen anlamadın!
n
n Gülümse:
n
n YAZMA SANATI…
n
n Yakışıklı bir film yıldızıyla röportaj yapıyorlardı.
n
n “Çok aşk mektubu alır mısınız?”
n
n Evet.
n
n “Hepsini okur musunuz?”
n
n Evet.
n
n “Uzun, upuzun olanları da?”
n
n Evet.
n
n “Ya aldığınız en güzel aşk mektubu?”
n
n Sadece en güzel değil, aynı zamanda en kısa aşk mektubuydu bu. Şöyle diyordu mektubu yazan güzel kadın:
n
n “Anahtar paspasın altında”
n
n İLK AŞK…
n
n Üç genç kız aralarında konuşuyorlardı, ilk aşklarını soruyorlardı birbirlerine.
n
n “Senin ilk aşkın kim Henriette? diye sordu biri.
n
n “Ah” dedi Henriette; “Bir hukuk öğrencisi.”
n
n “Benimki de eczacı kalfasıydı. Kuzum Kutherine, senin ki kimdi ilk aşkın?. Hiç ses çıkarmıyorsun bakıyorum.”
n
n “Benim mi? Üçüncü Süvari Alayı, İkinci Tabur, Altıncı Bölük.”
n
n
n
n Aforizma:
n
n
n
n Tarihte Bugün:
n
n 30 Haziran 1939 : Hatay ın Türkiye ye katılması oy birliğiyle onaylandı.
n
n
n
n Pazar aşkı!
n