Hayat bildiğimiz değildir. Hayat, ne yaptığımız ve neyi gördüğümüzdür.
Hiç görmedim hayatımın asude ve dingin geçen bir gününü ben.
Hep mücadele hep seçim ve geçimdi hayat.
Sanırım herkes için ast ve geçerli olan da bu. Ancak bizler hiç konuşmaz ya da hiç konuşturulmayız. Hayatı saklarız ya da maskeleriz hayatı.
İlk öğretilen susmaktır. Kültürümüzde vardır susmak.
"Kan içip kızılcık şerbeti içmek" deyimi gibi bir şey.
Hayat maskelenir mi hiç? Hayatın kendisi de bin bir maskeden müşekkel zaten.
Kederler, yaslar, yeisler, mücadele, sevinç ve heyecandır hayatın kendisi.
Gözler yaşamın ve ruhun aynasıdır. Ne yaşadığınız aslında gözlerimizde saklıdır.
Ben hayatı gözünden tam da gözün orta yerinden tanırım.
Çünkü gözler mektup yazar. Bitmeyen tükenmeyen mektuplar vardır gözlerde.
Elbette ki okumasını bilenleredir bu mektuplar.
Hepimizin içinde yaşadığı farklı hayatları var.
Herkesin hayatı bir diğerinden farklı.
Kiminin kederi, acısı ve hüzünlü bir hayatı.
Bir diğerinin ise keyifli, telaşlı ve temaşası.
İyisi, kötüsü, güzeli ile elbette ki bir armağandır hayat.
Yeter ki hayatımıza bir pencereden bakabilelim.
Hatta bakarak değil görerek bakalım.
Ben bunu deniyorum bazen.
Hayatıma uzaktaki bir pencereden baktığımda rüzgarla savrulan tülün ardındaki hayatımı izliyorum.
Neler görüyorum bir bilseniz. Acısı, tatlısı, tuzlusu, hataları, pişmanlıkları, hepsini izleyip hayatımı sorguluyorum.
Sorgulanmayan ve ders alınmayan bir hayat yaşanmamışlıktır.
Sizler de bir kez hayatınızdan çıkıp uzakta pencerenin ardındaki tülü kaldırarak hayatınızı izleyin, irdeleyin, görerek, duyarak izleyin.
Bakmasını bilirseniz her hayat her şeye rağmen yine de bir nimet.
Her hayat nadide bir armağandır.
Seçim ve seçtikleriniz sizin armağanınız. Sizin seçkinizdir.
BU SICAK YAZ GÜNLERİNDE SOKAĞINIZIN KÖŞESİNDE BİR KEDİNİN AÇ VE SUSUZ YATMASI SİZİ RAHATSIZ ETMİYOR MU? SOKAK HAYVANLARI İÇİN KAPINIZIN ÖNÜNE BİR KAP SU VE MAMA KOYUNUZ LÜTFEN