Ülkemizde özellikle son yıllarda profesyonel futbol liglerinde şiddet, her geçen ürkütücü boyutlarda artarak devam ediyor.
Oysa bu konuda yeni bir yasa bile çıkarılmışken.
İşte 2011-2012 sezonu Fenerbahçe-Galatasaray maçıyla sona ererken bir sezon boyu yaşananlar kanımızı donduracak şiddet görüntülerine sahne oldu.
Bunun bir benzeri de yine aynı gece şampiyon olan takımın çeşitli illerdeki bazı taraftarlarının abartılı kutlamalarına, o şehrin takım taraftarlarının tepkisi tüm ülkeye yayıldı.
Bu durum böyle giderse gelecek sezon bunun daha da artarak devam edeceğini şimdiden söylemek için falcı olmaya gerek yok.
Bu tırmanan spordaki terörün en azından aşağı çekilebilmesi için bu olaylara sebep olan ya da bu gerginlikleri tırmandıranların kimler olduğunun tespitinin iyi yapılması şart.
Yine çıkarılan Sporda Şiddet yasasının kişi ve kurum ayrımı yapmadan tam olarak uygulanması da çok önemli.
Bu tespitte öncelikle Spor Basını bu işin mercek altına alınması gereken ilk ayağıdır diye düşünüyorum.
Spor Basını kelimesinin içinde çalıştıkları gazetelerde yorum yazan gazeteciler yine birçok televizyon kanallarında her hafta spor programlarına katılan ama gazeteci kökenli ama eski futbolcuların çok iyi takibe alınması gerektiğini düşünüyorum.
Öyle ki bizim mesleğimizde maalesef sırf ortamı germekten beslenen ve böylece bulunduğu kurumdan ciddi paralar cebe indiren spor yazarı ya da yorumcu geçinen eski futbolcular var.
Ülkemizde Güneydoğu da yaşanan terörden beslenen bazı gizli güçler gibi…
Aslında yaygın televizyon kanallarında her hafta bu işleri kimlerin yaptığı açık ve net olarak da biliniyor.
Her oynanan karşılaşma ardından bu malum kişileri kendi yaptıkları spor progralarına iyi paralar vererek davet edip saatlerce ekranda adeta kavga ettirenler de bu işin içindedir.
Sporda son yıllarda tırmanan terörün ikinci ve önemli bir ayağı da kulüp yöneticileridir.
Bu kişiler kendi başarısızlıklarını örtmek amaçlı kasıtlı olarak ortamı geren söylemlerdir.
Bu kişiler temsil ettikleri büyük camiaları ve kitleleri de arkasına alarak aslında o karşılaşmadaki yenilgisine neden bulabilmek ve gündem değiştirmeyi amaçlamaktadır. Gerginliği tırmandıran sorumsuzca söylemleri ile yaşananların önemli mimarlarıdır.
Bu yöneticiler bazen TFF Disiplin Kurulu tarafından göstermelik 2 bilemedin 3 karşılaşmadan men cezası alırken asıl o söylemlerinin Şiddet Yasası kapsamında yargı önünde değrlendirilmeleri gerektiğini düşünüyorum..
Ben daha bu yasa çıktığından bu yana bir spor kulübü yöneticisinin verdiği bir demeçten dolayı olaylara neden olması suçlamasıyla yargılandığını görmedim.
Bana göre bu işte en son suçlu taraftar ayağıdır.
Biliyorsunuz Toplum Psikolojisi diye bir kavram vardır.Takımlarına gönül vermiş bu insanları basının ve spor yöneticilerinin söylemlerle istediği gibi yönetmesi bir yerlere çekmesi, yönlendirmesi çok kolaydır.
Zaten de aynen öyle olmaktadır.
Ülkemizde sporda son yıllarda tırmanan bu terörün, şiddetin önüne geçilmesinin tek yolu; çıkarılan Şiddet Yasasının hiçbir kişi ve kurum ayırt etmeden cesurca uygulanması ile mümkündür.
Hatırlayın ülkemizde geçmişte yasa olduğu halde kişiler yıllarca alkollü olarak araç kullandı.
Sonrasında cezalar da artırılarak var olan yasa tam olarak uygulanmaya başlayınca yıllardır var olan bu tehlike, sanki bıçakla keser gibi kesildi.
Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi?