Ancak bu kadar dik durulurdu.
Misafiri olduğumuz Reşadiye Meydanı'nda farklı düşünceden insanlar tek yürekti. Dillerde tekbirler, marşlar, sloganlar, dualar…
Ülkenin dört bir köşesinde benzer yürekler yazdıkları destanın farkında değillerdi.
İnanılmaz beraberlik sabahın aydınlığıyla, köprüde silahlarını bırakıp teslim olanları hafızalara tarihi görüntüler olarak yerleştirdi.
Uykusuz gecenin sabahı Reşadiye-Samsun yolundayız.
Aracıma yakıt alırken işini yapan delikanlı; "Bu ülke öyle ucuza bırakılacak ülke değil!" diyordu. Ladik gölü kenarında mola verdiğimiz tesisteki aşçıdan da benzer sözler; 'Bunlara teslim olacaksak ülkeyi terk edelim!"
Adeta herkes sözleşmiş, millet kendisine bahşedilen değere sahip çıkıyordu.
'Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir!' ilkesine.
Erkeğinden kadınına, çocuğundan, yaşlısına...
Silahların namlusuna aldırış etmeyen cesaret timsali Anadolu kadınından, tankların altına yatanlar.
Üzerine yağan mermilere rağmen bayrağı düşürmeyenler.
Tankların kışladan çıkmasına engel olan subaylardan, 'Sayın Cumhurbaşkanım İstanbul'a gelin ben sizi korurum.' diyen general.
Meclis'e atılan bombalara rağmen sığınaklara inmeyen vekiller.
Sorumlu yayın yapan medyaya kadar.
Bir o kadar da milletine cesaret aşılayan Cumhurbaşkanının kararlı duruşu.
Yeni doğmuş çocuğunu kucağına alanlardan tutun, elindeki bastonuyla sokağa çıkan dedeler.
O gün, bu gün; 'Gölgesi huzurumdur!' diyerek bayrağına ve özgürlüğüne sahip çıktılar.
Demokrasi kahramanları benzer saldırılara karşı artık daha şuurlu.
Ve emanetine sahip çıkma mücadelesini şehitlik makamına taşıyanlar.
15 Temmuz'u tarih çok ama çok farklı yazacak.