"...

Ama bizi yeni sulara götürecek akıntı durdu

Uskumrunun arkasından gidiyorduk

Sürünün içinde ben de vardım

Sırtımda bir zıpkın yarası

Mutlu olmasına mutluydum

Nedense gitmiyordu kulağımdan

Bir türlü o 'ağ var' sesleri

Denizkızı girmiş düşünceme

Ben iflah olmam

..."

Bu mısralar...

Halim Şefik Güzelson'un 'Balık Ağzı' şiirinin bir parçası...

***

Tabi bir de yaşlı oduncuyla yılanın hikayesi var...

Dostluk kurup, yıllarca altın hediye ederek destek olduğu adamın oğlunun...

Yılanın deliğindeki altınların hepsini birden almak için saldırması...

Yılanın kuyruğu koparken, yaşlı oduncunun oğlunun oracıkta ölmesi...

Ve ardından geçen aylardan sonra deliğe giden yaşlı adama...

Yılanın verdiği...

"Bende kuyruk, sende evlat acısı varken, yeniden dost olamayız" cevabı...

***

Yani...

Bugün ülkede...

Birlikten, beraberlikten bahsedilse de...

TV ekranlarında...

Sosyal medya sayfalarında...

Toplumun uzlaşı kültüründen bir hayli uzak olduğunu...

Görmemek için kör...

Anlamamak için aptal olmak gerekiyor...

15 Temmuz'un ardından toplum...

Yeniden iki kutuplu hale dönüşüvermiş...

Bir tarafta iktidar destekçileri...

Karşısında muhalifler...

Herkes, birbirinin kutsalına sallıyor, saldırıyor...

Ve öylesine bel altına vuruyor ki herkes...

Tüm kutsallar yara alıyor...

***

Tüm bunları gördükten sonra...

Yahya Kemal Beyatlı'nın o meşhur güftesinin ilk dizeleri geliyor akla...

"Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç

Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç"

Yani...

Öylesine keskinleşmiş ki aradaki fikir ayrılıkları...

Ve öylesine hoşgörüsüzlük tavan yapmış ki...

Karşıdakinin değeri, bizim için de önemli olsa dahi...

Onu parçalamak için çırpınıp duruyoruz...

Ve en kötüsü de...

Birbirimizi dinlemek ve anlamak için çaba sarfetmiyor...

Dahası...

Birbirimize asla güvenmiyoruz!

Ve yaşanan facialara rağmen...

Karşıtlaşmış tarafların...

Bundan ders alması için de...

Vakit çok geç olmuş!