Amasya'ya gidiyoruz.
Menemenli bir kahvaltıyla güne başlayalım dedik.
İki kişilik menemen, iki kişilik mıhlama, iki çay, bir ayran.
''Borcunuz 60 lira'' dediler.
Aslında birçok yerde yaptığımız gibi ödeyip gidebilirdik.
'Menüyü fiyatlandırın' dedik.
'Öyleyse size indirim yapalım!' dediler.
Sanki pazarlıktayız, oysa bedeli neyse razıyız.
Sorgulamamız sonucu istenen rakam 50 liraya indi.
Sineye çektik, ayrılacağız.
Kapıdan çıkarken duyduklarımız.
'Ağabey Samsunlu olduğunuzu söyleseydiniz…'
Sözde jest yapılıyor, keyif bağışlanıyor.
Yapılan gaflar, kabul edilemez ifadeler...
Tarife, ikametgaha göre değişken demek ki!
'Bu söyleminiz çok daha yakışıksız.' diyerek ayrıldık.
Eminim o bölgede dürüst ve hizmetinin gerçek bedeline razı firmalarımız çoğunlukta.
Ama bazılarımız neden adamına göre değişen fiyatlar sunuyor, neden hakkımıza razı değiliz ki?..

Keşke çöp olabilse
Hayat bir okul...
Eğitim-öğretim nefesimiz tükenene kadar sürüyor.
Bilgiyi sahiplenmenin ise yaşı yok.
Hele sürecin bitiminde diploması hiç yok.
Peki ya öğrendiklerimiz…
Acaba ne kadarı işimize yarıyor, ne kadarını kullanıyoruz?
Ve aldığımız bilgi sadece bizde mi kalmalı?
Tabi ki hayır, bilgi kullanılırken ihtiyaç duyan herkesle paylaşılmalı.
Ama günümüzde bırakın paylaşmayı, bilgiyi kullanmaktan dahi aciziz.
Böylesine derin sosyolojik sorunlarımız var.
'Doğrudur, haklıdır, katılıyorum…' deriz; lakin gereğini yapmayız.
Öğrendiğini kullanmıyorsan, paylaşmıyorsan; ha öğrenmişsin ha öğrenmemişsin.
Kullanılmayan bilginin çöpten farkı var mı?
Keşke çöp olabilse…
Çöpün dahi geri dönüşümü var.