Lösemiyle tanışan ailelerden ilk anda yaşadıklarını dinliyoruz.
Heyecanları, duyguları, beklentileri ve çaresizliklerini…
Umutsuzluklar bünyeyi işgal etmiş, kollar kanatlar kırılmış, akla gelmeyen mücadelenin başlangıcında istenmeyen misafirin kapıyı çaldığı günleri.
Lösemiyle tanışılan şok dönemden söz ediyorum.
Toplumsal desteğe en fazla, ama en fazla ihtiyaç duyulan vakitler.
Bundan yirmi altı yıl önce, bir akşamüstü kendimizi attığımız Samsun Tıp Fakültesi bize de çok ürkütücü gelmişti. Gündüzlerin yaşanmayacağı, güneşin daha doğmayıp karanlıklardan çıkamayacağımızı hissettiğimiz o akşam.
Yaşamda önemli durak; derler ya 'anlatılmaz yaşanır.'
Aynı yoldan geçenleri dinlerken geçmişe gidiyoruz tabi ki.
Dinlediklerimiz yaşadıklarımızla örtüşüyor ve aldıklarımızı deneyimlerimize ekleyerek bizden sonrakilerle paylaşımda olumluya döndürmeye çalışıyoruz.
Değişmeyen bir gerçek ise hastalıkla tanışılan dönemde yaşanan duygular.
Birbirine çok yakın ama farklılık gösteren hikayeler elbette var.
Hastalığın adı konmayan safhası, gelecekte nelerle karşılaşacağını bilmeyen ailelerin tatlı hayalleri… Lösemi tanısına ramak kala, kendisine yakıştıramadığı hastalıkla yüzleşme olasılığının yüksek olduğu saatlerdeki duygular…
Malum belirtiler şiddetlenene kadar hep bir yerlere bahane aranmış.
'Bu sıralar bizim çocuk biraz iştahsız gibi ama...'
'Sizin çocuk da olmuş muydu benzer şikayetler?' diyerek kendini avutmalar.
Kaçışlar nereye kadar? Fakat bir türlü geçmeyen ve gittikçe artan rahatsız edici gelişmeler.
Vücuttaki morluklar, kırmızı noktalar, diş etlerinde kanamalar…
Bir de bakmışsın ki doktorun odasında duymak istemediğin sözcükler…
'Lösemi… Uzun yolun başındasınız.'
Daha sonra kendi kendine acımasız sorgulamalar.
'Acaba çocuğumun hastalığa yakalanmasında ne kadar kusurluyum?'
Mecburen tanıya teslimiyet ve yine peş peşe gelen sorular.
'Bir yola çıktık ama teşhiste ne kadar erken durumdayız?'
Erken teşhis arayışlarından çıkarılacak iyimserlikler.
Kan çok değerlidir artık, bir damlası dahi…
Bir zamanlar kulak ardı edilip önemsenmeyen vücudun ana sıvısı gündeminizdedir.
Geçen yirmi beş yıl ve hastalığın en kötü mağduriyetine rağmen ayaktayız.
Bir anda ne olduğunu anlayamayanlara meşalenin kenarından tutturabilmek…
Düştüğü yerden kalkıp yol almak isteyenlere rehber olabilmek.
Ve o gün bugün oluşabilecek tebessümlerle yola devam edebilmek.
Lösemiyi yenen Hüseyinler, Melikeler, Elifler, Eserler, Zeynepler diyebilmek için…
Ayakta kalmak zorundayız.