Yıllarca oturduğumuz ilin güzelliklerini…
Ormanlarını, şelalelerini, ovalarını, dağlarını…
Başkasından dinler; bugün yarın, öbür gün gideriz derken
Geçer aylar, yıllar ve geride kalan koskoca bir ömür.
Birkaç kilometre kenarımızdaki güzelliklerden bihaberiz.
19 Mayıs ilçesinden geçerken ufukta görünen dağ.
"Ne kadar uzak" diye içimden çok geçirmiştim.
Geçtiğimiz hafta eşime 'Haydi hedef Nebiyan Dağı' dedim.
Başladık ilçeden tatlı şekilde aracımızla tırmanmaya
Virajları dönerken fındık bahçeleri, meyveler, ormanlık alanlar…
Yol kenarlarında üç beş kuruş kazanmanın derdinde tezgah başlarında çocuklar, kadınlar, teyzeler…
Alabildiğine oksijen, muhteşem görüntüler.
Yükseldikçe doyumsuz denilen o kadar çok manzara var ki…
19 Mayıs ilçesinden yirmi dakikalık yolu sindirerek birkaç saatte çıkmayı da tercih edebilirsiniz.
Sormuştum bölge insanına "Nebiyan Dağına Çıktınız mı?"
İmkanı olup da o kadar çok çıkmadım diyen var ki…
Dinleyince akla gelmedik bir sürü bahaneler…
Elde imkanları değerlendirmiyorsak bu durumu fırsat bulamadım diyerek açıklayamayız diye düşünüyorum.
Cumartesi günü yürüyüş yolu başına geldiğimizde dağa sisin çökmesiyle planlarımız alt üst olmuştu. Çevrede oturanlarda bu havada yukarıya gitmenin anlamı olmayacağını söyleyince Samsun'a dönmek kaçınılmaz olmuştu.
Fakat ertesi Pazar günü kahvaltıda havanın güneşli olmasını fırsat bilerek hızlı bir şekilde zirvenin başlangıç noktasına bir saatte ulaştık.
Ne pahasına olursa olsun bu hafta kayalıklara çıkacaktık.
Yolların çok ıssız olduğu söylemi açıkçası beni etkilememişti.
Endişemiz kaybolma değil de "Acaba zirveye giden yolu şaşırır mıyız?" derken, baktık zirveye yönelen başkaları da var. Yürüyüş parkuru da sizi zaten bir şekilde zirveye taşıyormuş.
Yolda Nebiyan ile ilgili bilgi almak istediğimiz genç arkadaşın Ağrı dağına dokuz kez, bazen de solo çıkış yaptığını öğreniyoruz.
"Arazi araçlarıyla on beş dakikada kayalıkların altına çıkılıyormuş" sözlerime, "Ağabey Nebiyana yürüyerek çıkmak zevktir" açıklamasını getirdiler.
Çok doğru ve haklıydılar; dağ yürüyüşüyle bedenen spor yaparken ruhen de kendimizi dinlendirecektik.
Önden giden gurup ile sesli haberleşerek bir saati aşkın bir süre de Nebiyan Dağındaki kayalıkların alt kısmına ulaştık.
Geride kalan iki yüz metrelik çok dar, zikzaklı ve oldukça eğimli bir patika yol sonrası gökyüzü ile buluştuğumuzda artık yol olmadığını gördük. Kalan on metreyi hem ayak hem de el yordamıyla tutunarak çıkabileceğimizi anladık.
Sonunda 1224 rakımlı Nebiyan Dağı zirvesindeydik.
İnsana biraz da ürperti veren zirveden dört bir tarafa baktığınızda insan kendini özgür hissediyor. Etrafınızda görüş mesafesinde sizi engelleyen hiçbir doğal engel yok.
Zirveden kuzeyde Karadeniz ve 19 Mayıs ilçesi, kuzeybatıda Bafra, batıda Derbent Barajı, Batık Minare, güneye doğru Kolay beldesi Altınkaya Barajı tepeleri, Kapıkaya, doğuda ise Samsun Kocadağ tamamen görüş alanınızda.
Durduğunuz yerde hareketlerinizde çok özgür değilsiniz.
Zirvede detaylı tanışma fırsatı bulduğumuz dağcı Berkan GÜN arkadaşımızın yurt içi ve yurt dışı zirvelere çıkış maceralarının bir bölümünü dinleme fırsatı bulduk.
Yükseklik korkusu olanların buraya çıkması biraz sıkıntılı olabilir. Kayalarda gezinti anlamında fazla manevra yapacağınız alan yok.
Bazen sırtınızı yaslayıp çakılı kalmanız gerektiği hissine de kapılabilirsiniz.
Çevrenizde sayısız tepe ve dağlar ayağınızın altında.
Muhteşem ormanlar, dağların eteklerinde köyler…
Yakın ve uzak mesafelerde küçük çapta yerleşim yerleri…
Yeşilin her tonu ve Eylül ayında kısmen kendini teslim etmeye başlayan mevsimsel örtü arazinin üzerini yorgan gibi kaplamış.
Görsel anlamda doğaya hakimiyet insanı adeta mest ediyor.
Termos ile getirdiğimiz çayı paylaşıyoruz zirvedekilerle.
Bende yayık gibi çalkalanmış soğuk ayrana yumuluyorum.
Bir bedel ödeyerek değil, biraz terleyerek buralara ulaşabilirsiniz.
'Değer mi bu kadar yorulmaya?' derseniz…
Söz verdim kendime sonbaharın sonuna doğru tekrar zirveye çıkmaya.
Allah izin verirse elbette.
'Nebiyan Dağına Çıktınız mı?'
Çıkmadıysanız kayıplardasınız.
Benden söylemesi…