Cogito ergo sum.

'Düşünüyorum, öyleyse varım'.

Fransız Filozof, İlahiyatçı ve Matematikçi Rene Descartes.

Aydınlanmanın öncüsü.

Oldukça basit görünüyor değil mi?

1600'lü yıllarda olsanız görürsünüz basit mi değil mi?

Üzerinizde Ortaçağın karanlığını hissettiniz mi hiç?

Din ve kutsallar ne derse o olur'u.

Düşünemezsin.

Yazamazsın.

Konuşamazsın'ı.

Çünkü sen ya kul'sun, ya serf'sin ya kölesin ya da cariye-köle vs.

Yani sen, sen değilsin.

Sen, bizim sendeki kötü tarafımızsın.

Sen, ancak çalışırsın; verirsek yersin, sonra gelir dua edersin.

İşte böyle bir zamanda diyorsun ki, ben insanım yani ben farklı bir varlığım. Farkım, kendisini, 'kendisini düşünen' canlı olarak düşünebilmektir.

Ne oldu zor mu geldi anlamak?

  1. boyut bu işte.

Başkasının yerine, onun gözünden, kendini düşünebilmek yetisi.

Yani, başkasının seninle empati halini düşünülebilmek.

Var olmak bu işte.

E hani senin yerine çağın egemen kutsalları düşünecekti?

Demek ki zor zanaatmış düşünmek.

Ne zaman?

Her zaman.

Ortaçağ'da bile!

Hatta Ortaçağ'da.