Soğuk kış aylarındayız.
Birçok yerde kapanan yollar, okullar…
Yine de 'Her mevsimin güzelliği ayrı…'
Kar yükseklere düşünce hep hayıflanırım; neden aşağılara gelmez, diye.
Öylesi bir gün baktık kar gelmiyor, gidelim dedik onun olduğu yere.
Bir pazar sabahı odaklandık Vezirköprü Kunduz Yaylası'na.
Fırsat bulup bir türlü gidemediğim yere ilk kez bir kış günü gitmek için çıktık yola.
'Doğasever Cumartesi Kampçılarıyla doldu, aracımız.
Güzel bir hafta sonu kahvaltısını hayal ederken espri anlamında sordum Doğan Abi'ye:
'Herkes sıcak yatağında uyurken, yaptığımız hangi aklın karı?'
Günün ilk saatlerindeki heyecanın yanında tek endişemiz genelde olabilecek bedensel yorgunluklarla ilgiliydi.
Bir tarafta grupla tanışmanın kazancı var.
Diğer taraftan kalabalık gitmenin tadını bir başka hissediyorsunuz.
Vezirköprü'ye inince her taraf kupkuru ve hava soğuk. Kunduz'a tırmanırken özlediğimiz beyaz örtüyü bir süre sonra çiğnemeye başlıyor aracımızın tekerlekleri.
Tırmanış sürerken 'Acaba geri dönüş sıkıntı olur mu?' endişesinin olmaması, birliktelikten kaynaklanan cesaret olsa gerek.
Rehberimizin belirlediği mevkide aracımızdan inince sevgiye aç gönül dostu köpekler karşılıyor bizi. Birinin saatlerce bizden ayrılmaması dikkate değer bir ayrıntıydı.
Maraton başlamadan soğuğa direnecek kıyafetlerimizi giyince adeta birbirimizi tanıyamıyoruz. Altı kilometrelik yürüyüşün ilk etabında bazen küçüklü gruplar oluşsa da bütünlüğü koruyabiliyorduk. Üşümek hissi ise bedenimizi asla esir almamıştı.
Issız ormanda topluca yaylalar türküsünü söylemek Kunduz'un olası vahşi hayvanlarına karşı gövde gösterisi gibiydi.
Yürünen yol tamamen beyaz, dört bir tarafınızda muhteşem manzaralar…
Çam ağaçları gelin gibi süslenmiş.
Bir de bu manzaraların yaz halini düşünmek geldi içimden.
Kunduz Ormanları yazıyla kışıyla muhteşem demek ki…
O gün ormanlar bize ait zannederken, önümüzde orman işçilerinin sesleri...
Herkes farklı duygu ve düşünceler içinde.
Çoluk çocuğuna ekmek parası kazanmak için buz gibi havada yorulan orman işçileriyle Gezginler kısa bir sohbetle selamlaşıyor.
Devasa ateşlerinin közünde kararmış çaydanlıkları içimizi ısıtıyor…

Ve yürüyüşün birinci etabı tamamlanırken; ne korktuğumuz yorgunluk ne üşümek…
Aksine, herkes adeta fırın sıcaklığından söz ediyor.
Öğle saatlerinde organize olmuş köy evinde doyasıya yapıyoruz kahvaltıyı.
Her şey doğal, Vezirköprü'nün sıcak pıtıl ekmeği bambaşka.
Biraz dinlenip nefes aldıktan sonra vakit kaybetmeden dönüşe geçiyoruz.
Bu arada kar tipiye dönüyor, herkes adeta kardan adam.
Etabın ikinci bölümünde yorgunluk belirtileri kendini gösteriyor.
Guruptan ayrışmalara fırsat verilmiyor.
Düşe kalka yol alınırken emsalsiz güzellikler fotoğraf makinelerine kaydediliyor. Bu arada telefonların donduğunu, iletişimin ise genelde devre dışı olduğunu söyleyebilirim.
Yürüyüşün bir an önce bitmesinin beklendiği son rampada artan tipiye, peş peşe düşmelere rağmen çok şükür önemli bir sıkıntı yaşanmıyor. Yorgunluk öylesine ileri seviyeye çıkıyor ki araçla buluşacağımız yere yaklaşınca görülen evin bacası gruptakilere rahat nefes aldırıyor.
On beş kilometrelik iki etaplı parkurun bitiminde kardan adama dönmüş halimizle aracımıza girerken, ağırlaşan yol şartlarında aracın bizi Samsun'a ne kadar güvenli taşıyabileceği tartışmalarına rağmen neşe ve sohbetten asla ödün verilmiyor.
Sabahın karanlığında geçtiğimiz yolları dönüşte tanımak mümkün değil.
Zeminin ana yolda en az yirmi santim karla kaplandığını görünce maceranın daha bitmediği de anlaşılıyor. Verilmiş sadakamız varmış ki, aracımızın kayması ile küçük bir kazayı hasarsız atlatıyoruz.
Havza ile Kavak arası yoğun kardan dolayı yavaş seyreden araç trafiği, tırların kaymasıyla tamamen kilitleniyor. Karayolları ekipleri ve trafik görevlileri koşturuyor, yolu açık tutmak için.
Saatlerce yollarda beklememiz keyfimizi kaçırmıyor.
Velhasıl, 'Cumartesi Kampçılarının Vezirköprü Kunduz Yaylası kış etkinliği planlanan bitiş saatinden beş saat sonra, 22.30 sıralarında Samsun'da son buluyor.
Bir daha aynı heyecanı yaşamak ister miyim?
Kesinlikle evet…
Dört mevsim, her köşesi ayrı bir cennet ülkemin.
Bu güzelliklerden asla uzak kalmayın, derim.