Güvenlik kuvvetleri ise her türlü fedakarlığı göstererek hain saldırıları önlemenin ve bölgede huzuru tesis etmenin gayreti içerisinde yaz, kış, gece, gündüz demeden görevden göreve koşuyor gerektiğinde gazi ya da şehit oluyordu. Aylarca dağlarda zor şartlar altında terörle mücadele için nöbet tutuyorlardı. Özet olarak 1990'lı yıllarda terörle mücadelede görevli olsanız da olmasanız da Doğu ve Güneydoğu'da bölgenin hassasiyeti nedeniyle görev yapmak kolay değildi. Alışveriş yaptığınız bakkal ya da kapı komşunuz memur ya da sivil gece karşınıza terörist olarak çıkabiliyordu. Gerçekten bölgede güven ve güvenlik sorunu vardı. Bazı boşlukları iyi değerlendiren terör örgütü bazen gönüllü bazen de tehditlerle insanları saflarına katmayı başarmıştı. Bu kanlı terör hareketi nereye kadar can yakacak nereye kadar tehditlerini devam ettirecekti ama yenilene kadar da çok ocak söndüreceği, can yakacağı aşikardı. Şu da bir gerçekti ki ülkede huzuru ve güvenliği sağlamanın bedeli ne olursa olsun güvenlik kuvvetlerimiz büyük bir özveriyle görevini yapacaktı ve bugün de verilen görevleri aynı kararlılıkla yapmaya devam ediyor. Bu yüzden üstlendiği görevi özveri ile yapan tüm güvenlik görevlilerine minnettarız. Bir kez daha tüm şehit ve gazilerimizin önünde saygı ile eğiliyoruz…

Aradan tam 27 yıl geçti zannedilmesin ki ilerleyen yaşımızla birlikte hafızamızdan yaşadıklarımız bir bir silindi. Şehit acısının açtığı yara ne kapanıyor, ne de yaşattıkları unutulmuyor. Yaşamınızda ve yaşama bakış açınızda büyük bir değişim gerçekleşiyor… Öyle ki yaşamınız tamamen altüst oluyor. O güne kadar yaşadıklarınızla, o günden sonra ki yaşamaya başladıklarınız tamamen farklı şeyler olup ,karşınıza çıkıyor. Her şehit haberiyle aynı acıyı yaşayıp, vatan ve millet için ödenen bedelin ağırlığı altında eziliyorsunuz.

Yıl 1992, 4 cennet kokulu genç Astsubayın Şark (doğu) görevi yaptığı yer Kars 14. Mekanize Tugay Komutanlığı, Kars onlar için farklı iklim, farklı coğrafya. Kars en çetin ve en soğuk kışların yaşandığı bir serhat şehrimiz.4 genç Astsubayı Kars' da buluşturun askerlik mesleği her şeyden önce, önce vatan diyen ve gerektiğinde içtiği yemine sadık kalarak vatanı için can vermekten çekinmeyen özverili insanların mesleğidir. Hiç şüphesiz diğer meslektaşları gibi onlar da asker olmanın ne demek olduğunu, hangi şartlarda görev yapılacağını çok iyi biliyorlardı. Onlar için gurbette olmak hasret demektir. Şark görevinin de bir sonu vardı süresini tamamlayan günü geldiğinde gidiyordu. Tek istekleri bu hassas bölgeden kazasız belasız sağ salim görev süresini tamamlayıp memlekete yakın bir yere gitmekti. 1992 yılında Kars'ta terör olayları çok sık yaşanmıyordu ama ne olacağı hiç belli olmazdı. Çünkü terör örgütü PKK her fırsatta ses getirecek bir katliam ve eylem peşindeydi. Ülkeyi yönetenlerin havayı yumuşatmak için mi yoksa gerçekten öyle düşündükleri için mi bilinmez PKK terör örgütünü üç beş çapulcu diye kamuoyu ile paylaşması hala hafızamda duruyor. Dönemin Başbakanı merhum Süleyman Demirel'in ise gidilemeyen yer yok diyerek açıklama yapması hiç aklımdan çıkmıyor. Şimdiki gibi 1992 yılında cep telefonu, sosyal medya ve internet yoktu. .Şimdi anında saniyesinde Türkiye'nin ve dünyanın neresinde ne olursa olsun yayın yasağı getirilene kadar her yerden görüntülü ulaşılabiliyor. O yıllarda da kara haber tez duyuluyordu ama bazen saatler bazen günler sonra olup biten paylaşılıyordu. Çok kanallı o bildik televizyonlar da yoktu ama doğu ve güneydoğuda ciddi anlamda terör saldırısı ve katliam vardı. Maalesef Ankara'nın gördüğü olan bitenden çok eksikti. Zannediliyordu ki her yer huzur içerisinde. Aslında bir şeyler gerçekten iyi gitmiyordu. Her şeye rağmen kınalı kuzularımız doğu ve güneydoğuda şehit düşme pahasına kendisine tevdi edilen her görevi canla başla yapıyordu. O yıllarda teröristlerin ellerine verilen silahlar, güvenlik kuvvetlerinin elindeki silahtan daha üstün olabiliyordu. Erdal Sarızeybek 1978-2005 yılları arasında Jandarma teşkilatının çeşitli birliklerinde komutanlık yaptı. Terörle mücadelede hep en önde görev aldı. Görevdeyken yaşadıklarını kaleme aldı. Şemdinli'de Sınırı Aşmak! adlı kitabında o günlerle ilgili çok önemli tespit ve paylaşımları var.' Aslında devletin istihbarat örgütleri, teröristlerin kullandığı silahlar konusunda iyi haber alamamış, önceden devleti uyarıp güvenlik güçlerinin zamanında hazırlık yapmalarını sağlayamamıştır… (Devamı yarın)