Kan, gözyaşı, vurma, kırma, feryat, figan…

Aman reytingimiz yüksek olsun diye.

Hep haberlerin ilk sıralarında.
Malum görüntülerin toplumda alıcısı çok.

Ne diyelim alıcısı olanın mutlak satıcısı olacak.
Bu birazda hastalıklı bir yapının işaretimi bilemiyorum.
Bunun yanında;
Moralleri zirveye taşıyan 'Vay be böyleleri de varmış.'
Dedirten haberleri de yakalamak mümkün.
Ama yüzdeye vurulduğunda bunlar çok daha az.
Neyse…
Geçtiğimiz günlerde birbiriyle örtüşen üç ayrı haber.
İnsana o kadar huzur veriyor ki…
Birinci haber Mardin'den. Karşıdan karşıya geçmekte zorlanan engelli kişinin, trafik polisi tarafından polis aracının koruma kalkanı yapılarak karşıya geçirilmesiydi.
İşlek caddede engelliye polisin kol kanat olması.
İkinci tablo; o da gerçekten önemli etkilenmemek elde değil.
Ameliyata girecek minik bir kız.
Korkuyor, ameliyata girmek istemiyor, ağlıyor…
Yardımına ise kendisini ameliyat edecek doktor çıkıyor.
Minik kızı bir baba şefkatiyle kucaklıyor ve sakinleştiriyor.
Daha sonrada ameliyatını gerçekleştiriyor.
Ve o doktorun sözleri 'Bende bir babayım.'
Ne kadar güzel değil mi?
Bir üçüncü kişi ise öğretmen.
Bir insan ancak bu kadar bu işe gönül verebilir.
Üstelik öyle kolay bir yerde görev yapmıyor.
Hakkari'nin ilçesindeki öğretmenimiz daha mesleğinin başında.
Kendisini öylesine bir güzelliğe adamış ki…
Görevinin dışında diğer zamanlarında sokak hayvanlarının adeta sahibi olmuş.
Müthiş bir hayvan sevgisi.
Her gün topladığı yiyecekleri ilçenin uzağında sokak köpeklerine taşıyor.
Onları birde elleriyle doyuruyor.
İlginç olan hayvanlar onu öylesine benimsemiş ki, aracından indiğinde hepsi 'Sev beni' dercesine üzerine atlıyor, kendisine sarılıyor.
Ve bunu zorunlu yapması gerekiyor gibi rutine bağlamış.
Ne trafik polisinin, ne doktorun, ne öğretmenin…
Yaptıklarının karşılığında bir beklentileri elbette yok.
Ama bu davranışların mutlak bir karşılığı var.
Duyarlılıkta zirve yapan değerlerimiz.
Trafik polisi, doktor, öğretmen…
Üç güzel insan; sizleri kıskandım doğrusu.
Benzerlerinin çoğalması dileğiyle…