Dikkate alınacağını sanmıyorum.
Ama yazacağım.
*
Dünya'nın en kıymetli şeyi; sağlık.
Benim ise ilk eğitim aldığım alan.
Aç susuz, oruçlu, hatta hastalık raporlu, günde 16 saat yaya, can hıraş, hayvanların sağlığını korumaya çalıştığımız zamanlar dün gibi hafızamda.
Bu ordu hala bu savaşın içinde.
Fakat şimdi daha acil bir işimiz var: İnsan sağlığı.
Bulaşıklığa muhatap olma pahasına savaşan beşeri sağlık ordumuz var.
İhtiyaç olursa, tek sağlık anlayışı kapsamında hayvan sağlığı ordusunun da göreve hazır olacağını biliyorum. En azından ben böyle hissediyorum.
*
Ama bize şimdi, her zamankinden daha fazla, daha acil olan başka bir orduya daha ihtiyaç var.
Gıda güvenliğimizin temel taşı tarım ordusuna.
Yani çiftçimize, üreticimize ve onların profesyonellerine.
*
Daha önce yazdım, tekrar yazayım: Allahın lütfu bir ekosistem coğrafyasına sahibiz.
En kaotik koşullarda dahi temel gıda maddelerimizin (Tahıllar, Bakliyat, Et, Süt, Yumurta, Meyve ve Sebzeler, Aromatik ve tıbbi bitkiler dahil) hemen hepsinin 'asgari yeterlilik' sorunu yoktur.
Elbette ki, üretimin sürmesi, devam etmesi koşuluyla.
İşte şimdi önümüzde duran gerçeklik bu.
Yani, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak.
Son iki yıl da girdi maliyetleri aşırı artan, ithalat kıskancına düşen, tanzim satışların bile çözüm olamadığı, maliyet-enflasyon baskısı ile zaten ufak ufak üretimden cayan çiftçilerimizin, bu olağanüstü dönemlerde üretimde kalmasını sağlamak zorundayız.
Henüz aşısı, ilacı olmayan Corona Covid-19 belasının en önemli bireysel direnç noktası, güçlü bağışıklık sistemi ve sağlıklı toplum yapısı.
Her zamankinden daha iyi, daha dengeli ve daha yeterli beslenmemiz gereken bir dönemdeyiz.
Yurtdışı ticari hareketliliğin kısıtlandığı, ithalatın bile yapılamayacağı bir dönemdeyiz.
İnsanların evinden çıkmaması gereken, beslenme ihtiyaçlarını dışarıdan karşılamakta sıkıntılar yaşayacağı bir dönemdeyiz.
İşte bu yüzden temel gıda maddelerini, aromatik ve tıbbi bitkileri, baharatları aynı miktarlarda üretmek zorunda olduğumuz bir dönemdeyiz.
İşte bunun için bir şeyler yapmak zorundayız.
Tarımla ilgili açıklanan paket, zaten çiftçinin önceki yıllardan alacağına, devletin çiftçiye borcunu ödemesine dair tedbirler.
Çiftçi zaten harcamış bu parayı, girdilerini almış, üretmiş ve hatta satmış.
Şimdi önümüzdeki üretim ve ekiliş dönemi için harcayacağı paraya acil ihtiyacı var.
Yani acil işletme sermayesine ihtiyacı var: Tohum, gübre, mazot, damızlık hayvan, besi hayvanı, yarka, piliç, ot, yem, elektrik, sulama suyu vb. alacak.
Üstüne üstlük bankalara olan 117 milyara yakın borcunun taksitini ödeyecek.
Bayilere ve piyasaya olan borçlarını kapatacak ve yeni girdileri alacak.
İşte gelinen bu noktada çiftçimize bir el atalım.
Hani: 2020 Yılı bütçesine hakkı olan 40 milyar destekleme yerine 22 milyar TL destekleme koyduk ya;
Bütçedeki 22 milyar TL'yi 2020 yılı tarımsal desteklemeleri için yılsonuna kadar ödeyecektik ya;
İşte bunun 1/3'ünü 15 Nisan'a kadar acil olarak ödesek;
Bunu, 'topyekün' bir ödeme anlayışı ile 2019 yılı ÇKS kayıtları üzerinden avans olarak yapsak;
Kalan kısmının Eylül ve Aralık taksitleri olarak ödeneceğini açıklasak;
Banka komisyonunu kaldırsak;
Enerji ve sulama şirketlerinin, bu ödemeler üzerinden yaptıkları tahsilatlara son versek;
Kamu bankaları ve Tarım Kredi Kooperatifleri üzerinden idari takibe düşmüş çiftçi borç dosyalarını 2021 Eylül ayına kadar ertelesek;
Tarım Kredi Kooperatifi üyesi çiftçilere, kooperatifin 2019 yılı kar ve/veya gelirleri üzerinden güncel fiyattan gübre, ilaç ve akaryakıt ayni ödemesi (kar payı- gelir paylaşımı) yapsak;
Çiftçilerin BAĞKUR ve SSK borçlarını, 2020 yılı hasat sezonu sonuna ertelesek;
Nasıl olur?
Arz ederim efendim.