Ortada bir kürsü, kürsüde bir adam.
Etraf ıssız.
Köşedeki adam olmasa, dinleyecek kimse yok.
Kürsüdeki adam söze, sevgili çiftçi ve üretici kardeşlerim diye başlıyor.
Sizler bizim için her zaman önemliydiniz; bugün çok daha önemlisiniz.
Sizin için ne fedakarlık yapsak azdır.
Sizler yeri gelir ana kucağı, yeri gelir can suyu olursunuz.
Farkındayım; yine aynı sebeple ve yine aynı umutla üretime devam edeceksiniz.
Biliyorum; bu yıl, gelecek yıl, sonraki yıl deyip vazgeçmiyorsunuz.
Vazgeçmeyeceksiniz de!
Şimdi ise normal bir dönemde değiliz.
Zor zamanlardayız.
Hepimizin evlerimizden çıkmaktan korktuğumuz zamandayız.
Ama siz yine hep yaptığınızı yapıp evlerinizde kalamayacaksınız.
Elbette ki, sizin de korkmak ve korunmak hakkınız.
Merak etmeyin, biz gereğini yapacağız ve sizi güvende tutacağız.
Sizin tarlada, bağda, mer'ada, ahırda tam yanınızda olacağız.
Size gelen zarar bize gelir.
Hatta sizi biraz daha motive etmek, diri tutmak istiyoruz.
Bu zor günlerde sizi, riskli alanlarda; banka kapılarında, borç alma kuyruklarında bırakmayacağız.
Sosyal devlet ve sosyal adalet için elimizi taşın altına koyacağız.
Bunun için size, bu üretim sezonunda, sıradan 2.000 TL sosyal yardım yapacağız.
Ve evinizde teslim edeceğiz.
Haydi, şimdi rahatça ve güvenle işinize dönün.
*
Soluklandı.
Bekledi.
Alkışlayan olmadı.
O bir kişi bile ağır ağır uzaklaşıyordu.
Seslendi: Hey hemşehrim, dur hele.
Hani, alkış yok mu?
Adam durdu: Alkışlarım elbette, ama bugün 1 Nisan.
Hatta bence BİN NİSAN!