İlkokul yıllarım.
60 lı yılların sonu, 70 li yılların başı.
Her yıl sağlıkçılarla yüzleştiğimiz beyaz yakalık taktığımız günler.
atlı bir anı olarak hafızalarda yer alan aşı günlerinin ödülü sonraki günün tatil olmasıydı.
İlginç olan ise aşı izlerinin yıllarca kollarımızda mühür gibi kalmasıydı.
Toplum sağlığı için tedbirler o dönemler okullarda çok yaygınken, uygulamalar haliyle zamanla daha da gelişiyor, farklı yöntemlere geçiliyor.
Bugünlerde olağanüstü süreci hep beraber yaşıyoruz.
Öyle ki, dört beş kuşaktan birine denk gelebilen bir dönem.
Salgın hastalıkla mücadelede herkes savunmada.
Saldırıya direnç gösterilirken, önü görülemeyen tablo endişe verici.
Elbette mücadeleyi insanoğlu kazanacak. Bedeller ödenecek/ödeniyor olsa dahi.
Dünyanın büyük bölümü karantinada kalırken herkes eski günlere dönülecek günleri özlemle bekliyor. Görünen o ki bu fırtına bitince artık korona öncesi ve sonrası diye tarihe not düşülecek.
Bugünlerin umuda yelken açılan merak konusu ise aşı.
Virüse karşı en önemli silahla ilgili ülkemizde de hummalı bir çalışma var. Gün geliyor bu çalışmalarla ilgili gelişmelerden söz edilse de, aşının aktif hale geçebilmesi için bir takvimden söz ediliyor. Her şeye rağmen bu duyumlar insanı kısmen de olsa rahatlatıyor.
Aşıyla beraber başka gelişmeler yok mu?
Türkiye'de plazma tedavisine bakanlığın onay verilmesi, kullanılan birçok ilacın yerli firmalarca yapılması, bazı tedavi metotlarının uygulanıyor olması gurur verici. Aşı çalışmaları ülkemizde birçok enstitüde sürerken 'Gerekirse bakanlığın tüm bütçesini feda ederiz' diyerek teşvik edilmesi de önemli.
Hematoloji uzmanı Prof. Dr. Ercüment Ovalının yirmi dört kahramanıyla laboratuarda kampa girme çabalarını da takdir etmemek mümkün değil.
Salgınla ilgili tedbirler hayatımıza girmişken, aşı ile ilgili olumlu sonuçlara ulaşacağımıza inananlardanım. Müjdeli haberin işaretleri dünyanın farklı noktalarından gelirken, aşıyı sanki 'Önce ben bulacağım' koşusuna dönmüş gibi.
Peki, bu aşının mucidi malum ülkeler mi olacak?
Türkiye sağlık ordusunun değerini tam anlamıyla fark ettiği günlerde.
O değerler eninde sonunda bu başarıya da imza atacak.
Ve onların başarılarıyla gururlanacağımız günler bize yakın inşallah.
Hiçbir zaman birileri gibi ülkemizin bu akademik gücünü küçük görmeyelim.
Gözlerde büyütülen Avrupa, ne gariptir ki birbirlerinin maskelerini çalma yarışında.
Savaşın en ön cephesindeki sağlık ordumuz asla yalnız değil.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizde tam kadro teknik donanımıyla maskesinden, eldivenine, tulumundan, solunum cihazına kadar mücadeleye katkı sağlıyor.
Umudu diri tutarak birde zihin hijyeninin el hijyeni kadar önemine inanarak.
83 milyon, devlet millet el ele…
'Bu Savaşı Kazanacağız'
Başka yolu yok.