ANNESİNİN MAVİ GÖZLÜ PAŞASI VE ARKADAŞLARI UNUTULMASIN DİYE TARİHE 28. YIL NOTU DÜŞÜYORUZ. (1)
Kim unutmamıştır annesinin mavi gözlü paşasını şehit annesi Bedriye Hamlı gibi? Ya da kim şehit anneleri gibi aradan geçen yıllara rağmen şehit evlatlarını unutturmamak için her Cuma şehitliğe gitmiştir? Bu şehit anneleri kimdir? Bu şehitler hangi evlerde büyümüştür? Şehidimiz annesinin mavi gözlü paşası kimdir? Annesinin mavi gözlü paşası neden unutulmamalıdır? Şehit annesi Bedriye Hamlı varlıkla tanışmadan yokluk içerisinde çok zor şartlar altında iki erkek evlat büyütmüştür. Bu yüzden iki evladının da saçının teline bile dokunmaya kıyamamıştır.80 öncesi ülkede terörün kol gezdiği yıllar ,okulların sağ ,sol gibi çeşitli siyasal bölünmelerle adeta işgal edildiği kardeşler arasında bile çatışmaların yaşandığı can güvenliğinin sorunlu olduğu yıllardır. Sadece terör olaylarının ,siyasal kutuplaşmaların değil, geçim kaygılarının da köşeye sıkıştırdığı dar gelirli ailelerin çocukları için kısa yoldan hayata atılmak son derece önemlidir. Çünkü hayat zor bir imtihandır. Bu zor imtihanda hayallere yer yoktur. Hayati bir süreçte ayakta kalmak ve onurlu yaşamak her şeyden çok daha elzemdir. Hayallerinizi bir yana bırakıp gerçek yaşama yürümek bir zaruret olmuşsa ,mantıklı olmak en iyisidir.

17 yaşındaki Samsun Endüstri Meslek Lisesi Tesviye bölümünden yeni mezun bir gencin fedakarlık ve vatanseverlik ruhu içerisinde onlarca yaşıtını geride bırakıp kazandığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihkam Astsubay sınıf okuluna ,kayıt yaptırabilmek için Ankara'da Askeri Hastanede günlerce sağlık kurulu raporu almak için gösterdiği çaba ve koşuşturmayı hiçbir zaman unutmadı.

Yine bu süreçte Ankara'da kendisini evinde misafir eden annesinin akrabası emekli bir Astsubayın ve ailesinin gösterdiği misafirperverlik ise ona tatlı bir anı olarak kaldı. Meşakkatli bir koşuşturmadan sonra Samsun'daki ailesi ile vedalaşıp 1980 yılının Eylül ayının ortalarında İzmir Narlıdere'deki İstihkam Astsubay Sınıf okulunda ilk kez askeri üniforma giydi. O güzel asker o üniformasına ,18 Nisan 1992 yılında teröristler tarafından vahşice şehit edilene kadar en ufak bir leke sürmedi ve sürdürmedi.

İzmir Narlıdere'deki Astsubay Sınıf Okulunda yaklaşık bir yıl süren Askeri öğrenciliği sırasında arkadaşlarıyla iyi geçindi ,güzel dostluklar kurdu ,kimsenin kalbini kırmadı. Ama kalbinde babaevinden 17 yaşında ayrılmanın büyük bir özlemini hep hissetti. Babaevinden ayrılık ne ona ,ne de ailesine kolay olmadı. Ayrılığın bu kadar zor olduğunu kalbinde hasretle yaşayarak öğrendi. Askeri öğrenciliği sırasında İzmir'i gezme ve tanıma imkanı buldu.Henüz bir aylık Askeri öğrenci iken ilk iznini Kurban Bayramında kullandı. Bu kısa sürede Samsun'u ve ailesini çok özlemişti birkaç günlüğüne de olsa Samsun'da bulunmak onu ve ailesini mutlu etmişti. Bir gün Samsun'a döneceği günü hayallerinde hep saklı tutuyordu.17 yaşındaki bir gencin bu ayrılığa dayanması hiç kolay olmuyordu. Çünkü ilk kez evden ayrılmıştı, ilk kez yabancı bir ortamdaydı.

Alışmak zorunda olduğu bir ayrılığı çok vakitsiz yaşıyordu. İlk iznine geldiğinde üzerinde kışlık eğitim elbiseleri vardı. Henüz çarşı kıyafetleri verilmemişti. Asker elbisesi çokta güzel yakışmıştı.Haki renkli asker üniforması içinde mavi gözlü bir paşa vardı .Çünkü annesi onu hep mavi gözlü paşam diye seviyordu.Bir buçuk ay sonra gelen bir kaç günlük bayram tatili hasret gidermekten çok yüreklerine hasret yüklemişti. O artık babaevine misafir gibi gelip gidecekti. Onun bu durumu ailede üzüntü yaratıyor yürekleri sızlatıyordu ayrık kolay yaşanmıyordu. Ama canı sağolsun kimseye muhtaç olmadan ayakları üzerinde dursun onurlu bir yaşam sürsün isteniyordu. Artık yokluklar ailenin canına tak demişti.Babası ekmeğini iğne ile kuyu kazarak çıkarıyordu. Terzilik çok gelir getiren bir iş değildi. Lüks yada orta gelirli bir yaşamları yoktu ama kimseye de muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürüyorlardı. Belki de bu kısıtlı şartlar nedeniyle askerlik mesleği 17 yaşında çekici gelmişti. Kim bilir belki de mecburiyetten hangi hayallerine sırtını dönüp asker ocağına koşmuştu. Oysaki elektronikle çok ilgiliydi. Samsun Endüstri Meslek lisesinde tesviye bölümünde öğrenci olmasına rağmen elektronik bölümünün dersleriyle ilgilenmişti. Radyo,televizyon,telsiz gibi cihazların tamiri ve üretimi ile çok ilgiliydi.Ders dışında kalan zamanlarını elektronikle ilgilenerek geçiriyor hatta evde bu konuda gece yarılarına kadar çalışıyordu.Astsubay Sınıf okulunu kazandığında hepsi bir anda yalan oldu. Ama hep elektronik içinde bir ukte oldu .İlk izne geldiğinde bile radyo tamir etti. Sanki elektronikle ilgilenmek onu çok daha mutlu ediyordu.Onun elektronikle ilgili sahip olduğu yetenek belki de bir Allah vergisiydi. O hiçbir zaman bu yeteneğinden vazgeçmedi .Astsubay sınıf okulunda bile elektronikle ilgilendi .

Allah'ın bir lütfu ya da mavi gözlü paşamızın şansına İstihkam okulunda Elektrik Jenaratör kısmında eğitim ve öğrenim gördü. Bir nebzede olsa hayallerine yakın oldu.Her hafta mutlaka ailesine bir mektup gönderirdi mektubun üzerinde 'Görülmüştür Askeri öğrenci Mektubu' kaşesi bulunurdu.Şimdiki gibi cep telefonları ,internet yoktu.Sabit telefonlar bile yaygın değildi.Her evde bir sabit telefon yoktu.Biraz durumu iyi olan evlerde parmakla gösterilir sayıda telefon vardı. İlhan Astsubay annesinin sesini duymak isterse evlerinin karşısında bulunan mahalle bakkalının ev telefonunu çarşıya çıktığında postaneden bağlatıp arar konuşur hasret giderirdi.
(Devamı yarın)