ANNESİNİN MAVİ GÖZLÜ PAŞASI VE ARKADAŞLARI UNUTULMASIN DİYE TARİHE 28. YIL NOTU DÜŞÜYORUZ (4)

O yıllarda ülkemizin özellikle Doğu ve Güneydoğusunda güzel şeyler yaşanmıyordu. Birileri çoktan cennet vatanımıza kin ve nefret tohumlarını ekmeye başlamıştı. Kim bu hain gelişmelerin ne kadar farkındaydı ya da kim bölücü tehlikeyi ne kadar görebiliyordu? Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın düşüncesinde olanlar da vardı. Ülkemizin doğu ve güneydoğusunda yaşanan sinsi sinsi içimizi yayılan zehir acaba daha ne kadar insanı zehirleyip saflarına çekecek? İşte bu çok tehlikeli bir yaklaşımdı. Ortada karmakarışık bir durum vardı. Yaşanan olaylar 1980 öncesinde yaşanan terör olaylarından çok farklıydı. Bölücü terör örgütü o yıllarda Suriye'de bulunan terör örgütü başı bebek katili Abdulah Öcalan'dan aldığı emir ve talimatları harfiyen yerine getirip, masum insanların asker, polis, sivil memur, sivil halk demeden kanını döküyor, canını alıyordu. Gül yüzlü, cennet kokulu ana kuzuları içtikleri yemine sadık kalarak şehadete yürüyordu. Bölücü örgüt mensupları boş vadlerle kandırdıkları insanları da saflarına katarak askerlerimize,polislerimize hain pusular kurmaya başlamışlardı. Özellikle devlet görevlilerini katletmek, devlete ait yol şantiyelerini ateşe vermek, köyleri yakmak terör örgütü için sıradan bir eylem olmaya başlamıştı. Hamile Kürt kadınlarının, kundaktaki Kürt bebeklerinin, PKK terör örgütü tarafından vahşice katledilmeye başlanmış olması olayların ne denli ciddi boyutlara ulaştığını gösteriyordu.

Ankara'daki siyaset insanları Doğu ve Güneydoğuda olanların ne kadarını anlayabiliyor ya da ne kadarını tahmin edebiliyordu? Bunu yaptıkları açıklamalar ortaya koyuyordu. Eli kanlı katiller için üç beş çapulcu demek gafletten başka bir şey değildi. Kars il merkezinde henüz bu tür olaylar yaşanmasa da bazı mahallelerinin tehlikeli yerler olduğu alınan sinyallerden değerlendiriliyordu. Bu süreç çok acı olayların yaşanmasına neden olacak kanlı bir süreçti, öylede oldu. İnsanlıktan zerre nasibini almamış, kandırılmış bölücü yaratıklar, pusuda bekleyip, komşusuna, arkadaşına, köylüsüne, evinde misafir ettiği akrabasına, öğretmenine, polislerimize, askerlerimize yaptıkları alçak eylemlerle PKK terör örgütünün vahşi ve kanlı yüzünü gösteriyorlardı. Ne yazık ki içimizdeki, çevremizdeki bir çok haininde yardımıyla PKK terör örgütü ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgesinde diş göstermeye başlamıştı. Görmedik, duymadık, bilmiyoruz yalanı ile kendisine yataklık ve yardım yapanların da sayesinde kendilerini o bölgelerin hakimi gibi görmeye başlayacaklardı öylede yaptılar. Kimi yerde mahkeme bile kurdular.

Doğu ve Güneydoğu bölgemizde kin ve nefret tohumlarının ekildiği o yıllarda İlhan Astsubay Kars'ta Şark Hizmetini tamamlamış, eli kulağındaki tayin haberini bekliyordu. Nisan ayının girmesiyle birlikte Kars'ın havası değişmeye başlamıştı. Havaların düzelmeye başlamasıyla birlikte kar erimiş topraklar yeşermeye başlamıştı. O yıllarda herkesin özel otomobili yoktu. İlhan Astsubay senelik iznine ayrılmış hazırlık yapıyordu. Bu hazırlık başka bir şehire göçme hazırlığı idi. Tünelin ucu görünmüştü ama yol bir türlü bitmiyordu. Birlikte görev yaptığı yaş ve rütbe olarak kendisinden küçük Astsubay arkadaşları Erkan Iğdır, Mustafa Karaçimen, Naci Yıldırım, İlhan Astsubayla birlikte tayin öncesi Doğubeyazıt'ta görev yapan ortak arkadaşlarına bir hafta sonu veda ziyaretine karar vermişlerdi. Bu veda ziyaretlerini havanında güzel olmasını fırsat bilerek 18 Nisan 1992 Cumartesi günü sabah erken saatlerde gerçekleştirdiler. O gün, gündüz Doğubeyazıt Astsubay Orduevinde Doğubeyazıt'ta görev yapan Astsubay arkadaşlarıyla buluşup sohbet ettiler.Bir sürede sivil ve silahsız olarak Doğubeyazıt çarşısında gezip dolaştılar ufak tefek alışveriş yaptılar. Ama içimizdeki PKK terör örgütünün ajanları esnaf kılığında, esnaf maskesi altında terör örgütüne yataklık yaptıklarından Kars'dan gelen sivil ve silahsız 4 Astsubayın şehirde olduğunu Pamuk geçidi yolunu kullanarak, geldikleri Kars'a dönüş yapacaklarını terör örgütüne anında bildirdiler. Her fırsatı kalleşçe değerlendirip Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına tuzak ve pusu kuran PKK terör örgütü mensupları o tarihte Kars'a bağlı bir ilçe olan şimdiki Iğdır iline 25 Km.'de bulunan Pamuk geçidi mevkiinde devlet karayoluna kaya taşlarını dizmek suretiyle İlhan Astsubay idaresinde seyir halinde içinde 4 astsubayın bulunduğu Lada marka otomobili çapraz ateşe alarak kaçmaya çalışan otomobilin takla atmasına sebep olup durdurmayı başardılar.

Ne acıdır ki hainlere teslim olmamak için ateş çemberini yarmaya çalışan otomobilin içerisindeki 4 Astsubay hem silahsız, hem de sivildi. O Astsubayların sivil ve silahsız olması güpe gündüz terör örgütünün hedefinde olmasına engel değildi. Onların suçları TSK mensubu olmaktı. İnsanlar yaşadıkları ve nimetlerinden faydalandıkları bir ülkenin kahraman evlatlarına terörist kılığına girip, silah sıkıp, bomba atabiliyordu. Pamuk geçidinde yuvalanan PKK'lı bölücü hainlerin yaptıkları tam anlamıyla buydu. Onlarca terör örgütü mensubunun çapraz ateşe alarak cehenneme çevirdiği Pamuk Geçidi o gün dört kahraman Astsubayımızın şehadetine tanıklık etmekten utandı. Cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan bir kimse nasıl oluyor da, bu ülkenin kahraman askerlerine kurşun yağdırıp, bomba atabiliyordu? Bu nasıl bir hainlik, bu nasıl bir ruh haliydi yaptıkları katliam Nazileri hatırlatıyor, hatta Nazilerle yarışıyordu.4 sivil ve silahsız yaralı Astsubayı takla atan özel otomobilin içerisinden, hakaret ve darp ederek çıkartıp 50 metre sürükleyerek götürdükten sonra Nazi Ordularının mensupları gibi davranıp birer birer başlarından yakın mesafeden kurşun sıkarak öldürmek hangi ruh halinin yansımasıdır.

Yaklaşık 20 vahşi yaratık, kan emici canavar 4 güzel askeri şehit etmiş olmanın sarhoşluğunu yaşarken bir gün ilahi adalete nasıl hesap vereceklerini düşünmüş olsalardı acaba bu şerefsizliği yine yaparlar mıydı? 4 şerefli astsubayımız kime ne yapmış kime hangi kötülükte bulunmuşlar, kimin namusuna, canına, malına göz dikmişlerdi? Gül yüzlü 4 Astsubay hak etmedikleri bir katliamın kurbanı olmuşlardı.

Onlar Doğu bölgesinin zor şartları nedeniyle orada görev yapmak istemeyen bölge insanlarının batıda görev yapmak için her türlü girişimde bulunup gelmedikleri yerde görev yapıyordu. Bunu herkes kendisi değerlendirsin. Savaşta bile esir alan taraf yaralı askerleri öldüremezken ve bu bir savaş suçu sayılırken 4 kahraman Astsubayımıza yapılan kansızlığın ve şerefsizliğin daniskasıdır. 4 Kahraman Astsubayımızı o gün vahşice, alçakça katleden ve katlettiren bütün yaratıklar zannettiler ki, biz onları öldürdük. Aradan geçen uzun yıllara rağmen eğer o 4 kahraman Astsubayımız hiç unutulmamışsa bu demektir ki, Şehitler ölmez, vatan bölünmez.

Bunu söyleyen boşuna söylememiş. Iğdır'da Pamuk geçidi mevkiini kana bulayan hainler o gün işledikleri cinayetin büyük günahı ile nereye kadar kaçabileceklerdi ? O eli silahlı ve eli kanlı 20 hain hala hayatta olabilirler mi? O hainlerin hiçbir şekilde bir daha yaşamaya hakları yok. Hepsinin leş olup cehenneme gittiklerini söylüyorlar. Onların leş olup cehenneme gitmiş olması şehit acısını dindirebilir mi? Elbette bu mümkün değil. Ama eli kanlı teröristlerin leş olmaları demek, başkalarına bir daha hiçbir şekilde zarar veremeyecekleri demektir. Bundan sonrası için en azından o bölücü hainlerin bir daha hiçbir ananın yüreğine ateş düşüremeyecek olması düşüncesi bile insanı rahatlatıyor. Onlarca masum insanı alçakça katleden tüm bölücü hainlerin sonu herhalde cennet olmayacaktır.
(Devamı Yarın)