ANNESİNİN MAVİ GÖZLÜ PAŞASI VE ARKADAŞLARI UNUTULMASIN DİYE TARİHE 28. YIL NOTU DÜŞÜYORUZ (9)

Şehit Astsubay İlhan Hamlı'nın Samsun'daki Cenaze Kortejinin önünde yolu açmak için bir trafik polisi birde onu takip eden Reno marka Trafik Polisi aracı vardı. Şehit cenazesi Büyük Camiye getirildikten kısa bir süre sonra Samsun Protokolu Camii avlusuna gelmişti. Samsun valisi merhum Şinasi Kuş Belediye Başkanı merhum Muzaffer Önder ve Samsun Garnizon Komutanı, Subay ve astsubaylar camii avlusundaydı sivil halkla protokol arasında hiçbir şekilde demir bariyer ve engel yoktu. Cami girişinde hiç kimse aranmıyor hiç kimse engellenmiyordu. Kimsenin kimliği de sorulmuyordu. Siyasiler ve sivil toplum örgütleri yoktu. Sadece bir siyasi partiye mensup küçük bir grup vardı. Sayıca en kalabalık grup Tek Gıda İş Sendikasına bağlı Tekel işçileriydi. Çünkü şehit Astsubay İlhan Hamlı Tek Gıda iş Sendikası Bölge Mali Sekreteri İsmail Güler'in yeğeniydi.

Kimsenin elinde cep telefonu olmadığı için kimse dijital çekim yarışında değildi zaten şimdiki gibi cami avlusunun dışına taşan ne insan, nede araç kalabalığı yoktu. Gazeteci deseniz çok az sayıda idi onlarda birkaç poz fotoğraf çekmişlerdi. Gazeteciler makinalarında filim kullandıkları için sınırlı sayıda çekim yapıyorlardı. Özel televizyonlarda olmadığı için kameralı çekim güvenlik kuvvetleri dışında kimse yapmıyordu. Herkes çekimde elindeki filmi sınırlı ve tasarruflu kullanıyordu. Yani imkanlar şimdiki gibi değildi. Cep telefonundan canlı yayın yapan, sosyal medyada cenaze törenini anında dünya ile paylaşan bir nesil henüz yoktu. O yıllar cep telefonunun ve internetin henüz olmadığı yıllardı. Kısaca bu tür iletişimin olmaması bazı şeylerin geç duyulmasına neden oluyor ya da hiç duyulmamasına ortam hazırlıyordu. O yıllarda yetkililer PKK terör örgütünün işlediği cinayetlerin ve gerçekleştirdiği aşağılık eylemlerin çok fazla duyulmasına da taraftar değildi. Bu durum bölücü terör örgütünün reklamı gibi değerlendiriliyordu. Bu düz mantıkla kim bilir ne kadar vefasızlık yapıldı. Türk Milleti şehidini sahiplenmekten her zaman büyük bir gurur duymuştur. Şehidimiz var demek acizlik değildir, yenilgi ise hiç değildir. Bu gizlilik ne kadar doğruydu, bunu tartışmak gerekir. Çünkü gizli, saklı tutulan her olay bilgi kirliliğine neden oluyordu. Bu yüzden çok abartılı haberler kamuoyunda dedikodu şeklinde dolaşabiliyordu. Bölücü terör örgütü sadece Türkiye'de değil başka ülkelerde de abartılı rakamlar vererek propaganda yapıyordu. Bu yüzden hainlere malzeme vermemek adına zamanında doğru bilgiler aktarmak kaçınılmazdı. Bazen şehitlerimiz saklı bir bahçenin gülleri gibi defnediliyordu. Bunu dersek durumu abartmış olmayız.

Şehitlerin selası şimdiki gibi bütün camilerden okunup anons edilmiyordu. Sela okunmasını bile şehidin yakınları ayarlıyordu. Mahalle mescidi ile birlikte iki camide daha hocaya hakta kalmayalım diye bir zarf içerisinde bahşişini de vererek selasını okuttuğumuzu unutmuyoruz. (Sadece mahalle mescidinin imamı hiçbir şekilde bahşişi kabul etmedi) Aynı şehirde oturanlar bile çoğu zaman şehit cenazesini duymuyordu. Kimse birbirine SMS göndermediği için şehit haberleri kısıtlı alanda kalıyordu. Nereden nereye gelindiğini çok iyi biliyoruz. Şimdi öyle mi şehit cenazesinin geldiği il ve ilçedeki bütün camiler bunlara köy camileri de dahil hem şehidin duyurusunu yapıyor hem de selasını veriyor. Manevi açıdan bakınca bunlar son derece güzel uygulamalar. Şehit Astsubay İlhan Hamlı'nın Büyük Cami avlusuna getirilen Türk Bayrağına sarılı naaşı askerler tarafından musalla taşına bırakıldıktan sonra yine askerler tarafından cenaze namazına kadar başında saygı nöbeti tutuldu. Öğle namazına müteakip kılınan cenaze namazından sonra musallada iki inzibat askerinin de başında nöbet tutarak beklediği şehit astsubay ilhan Hamlı için cenaze namazı protokol ve halk ayrımı yapılmaksızın aynı alanda kılındı. Cenaze namazına katılanlar arasında Samsun Müftüsü yoktu. Cenaze namazı Büyük Camii imamı tarafından kıldırıldı. Cenaze namazı sonrası yada öncesi şehidin ne özgeçmişi okundu, nede bir subay ya da astsubay tarafından kısa bir konuşma yapılmadı. Oysaki aynı şehitler Kars'dan uğurlanırken yapılan törende özgeçmişleri okunmuş bir Subay tarafından şehitliğin anlatıldığı teröründe lanetlendiği kısa bir konuşma yapılarak uğurlanmışlardı.

Uğurlamaya ise Kars 14. Mekanize Tugay Komutanı refakat etmişti. Samsundaki cenaze namazından sonra Şehit Astsubay İlhan Hamlı'nın Türk bayrağına sarılı naaşı askerler tarafından omuza alınarak tören yürüyüşünün yapılacağı yola Atatürk Bulvarına tören tertibi alınmak için getirildi. Şimdiki gibi ne bir top arabası nede cenazeyi taşıyacak bir askeri araç yoktu. O yıllarda Samsun'da askerlerde bu tür şehit cenaze törenlerine tam hazırlıklı değildi. Askeri bando ve tören takımı vardı. Onlar görevlerini kusursuz yaptılar. Önde saygı takımı, peşinde Bandocu Askerler onların peşinde cenaze hocası şehidin naaşını taşıyan askerler şehit ailesi ve katılanlar yürümüştü. Tören alanında ne ambülans nede şehidin yakınlarının yanında sağlık görevlileri bulundurulmuyordu.

Şehidin ailesi kendi arasında acıyı paylaşıyordu. Şehidin aile ve akrabaları birbirlerini teselli ediyordu. Şehit yakınlarının yakasında kim olduklarını gösteren bir yazıda bulunmuyordu. Bedriye anne acısını anlatabilecek kelime bulunamıyordu, kendi akrabalarından ve komşularından başka kimseden destek görmüyordu. . Bedriye anne mavi gözlü paşasını şehit vermişti. Canı acıyor yüreği yanıyordu. Doğrusu tarifsiz bir acıyla şaşkına dönmüşlerdi. Oğullarını Samsun'a gelecek diye beklerken karşılaştıkları sonu çok dramatikti. Evet, İlhan Astsubay artık Samsun'a bir daha geri dönmemek üzere gelmişti ama şehit olup gelmişti. Ne yazık ki İlhan Astsubay tayini çıkıp Samsun'a gelememişti. Bedriye annenin mavi gözlü paşası ve astsubay arkadaşları kimseye bir şey yapmamışlar kimse için hiçbir kötülük düşünmemişlerdi. Sevgi, hoşgörü ve iyilikten başka bir şey bilmiyorlardı. Nisan yağmuru Samsun'a tamda cenaze töreni sırasında hafif hafif yağmaya başlamıştı. Anne, baba, eş, ağabey ve cenazeye katılanlar hafif hafif ıslanıyordu görevliler ise sivil protokolün ıslanmaması için şemsiye tutuyordu. Şehit ailesinin canı zaten yanmıştı belki de Nisan yağmuru bunu fark etmiş şehit ailesini ferahlatmak için yağıyordu, kim bilir? Şehidin yakınları hiçbir yetkiliyi ilgilendirmiyor, hiçbir görevliyi harekete geçirmiyordu. Şehidin yakınlarını takip eden görevliler yoktu. Şehidin annesinin, babasının ve, eşinin koluna girecek ona teselli verecek resmi bir görevli olmaz mıydı. Maalesef yoktu, maalesef düşünülmemişti. Sanki o yıllarda Ankara emredecek Samsundaki bürokrasi yapacaktı. Protokol görevlileri ıslanmasın diye düşünenler ne acıdır ki şehidin annesini, babasını, eşini düşünmemişti.

Yağmur Bedriye annenin yüreğindeki ateşi azaltmak istercesine hızlanıyordu. Ama ne çare hiçbir yağmur bu acıyı hafifletemezdi. Bir çare olsaydı da keşke daha çok yağsaydı, daha çok ıslatsaydı. O zamanki Yaşar Doğu Kapalı Spor Salonu ile Tek Gıda iş Sendikası Bölge Başkanlığının şimdiki Vatan Bilgisayar'ın olduğu noktada askeri tören bitti. Binmek için aracı olanlar cenazenin defnedileceği Samsun'un İlkadım ilçesindeki Asri Mezarlık Şehitliğine gitmek için harekete geçti. Peki şehidin yakınları anası, babası, eşi, ağabeyi ve diğer yakın akrabaları nasıl gidecekti, onları kim götürecekti? Ortada bir akıl tutulması, sorumsuzluk ve sahipsizlik vardı. Skandal bir organizasyonsuzluk vardı ki, şehit yakınları isyan etti. Şehit yakınlarının isyanını, tepkisini seyredende vardı, isyana ve tepkiye çare arayanda vardı. Cenazeye katılan sonradan özelleştirilen Samsun Tekel Başmüdürlüğü görevlileri hemen kendi resmi araçlarını şehidin ana, baba eş ve ağabeyine tahsis ettiler. Neredeydi başkaları, neredeydi şehidine sahip çıkması gereken diğer sorumlu yetkililer? Bu olumsuzluklar şehidin ağabeyini adeta isyan ettirmişti. Samsun'da o yıllarda Asri Mezarlık Şehitliğinden başka bir şehitlik yoktu. O şehitliğe de o yıllarda şehitlik demeye bin şahit lazımdı. Bakımsız ve korunaksız, düzensiz küçük bir şehitlik. Şehit gelmiyor sığ düşüncesi ile şehitlik olarak ayrılan, şehitler anıtının yanındaki bölüm ise sivillere satılmış ve sivil cenaze definleri yapılmıştı.

1954 yılında o yıllara göre Samsun Belediyesi tarafından vefalı bir davranış olarak yapılan o büyük şehitler anıtının etrafının yine 70'li yıllarda sivil cenazelere verilmesi son derece vefasızlıktı. Bu akıl nasıl bir akıldır, yıllar sonra olsa bile bu sorgulanmalıdır. Yanlışa mazeret aramanın kimseye bir faydası yoktur. Şehit Astsubay İlhan Hamlı'nın Büyük Camide cenaze törenine katılan bir çok kişi defin için mezarlığa dahi gelmedi ya da gelemedi. Büyük camideki cenaze namazından ve törenden sonra yağmurunda etkisiyle sessizce ayrılanlar oldu. Çoğunluk zaten cenaze namazından sonra ayrıldı. Yağmurla birlikte şehidin cenazesi defnedilmek üzere Samsun Asri Mezarlık şehitliğine getirildi. Şehitlikte halkı engelleyen bir güvenlik koridoru ve hiçbir bariyer yoktu. Şehitlik dolu değildi, yarısı boştu. Samsun Asri Mezarlıktaki şehitlik terörün en yoğun yaşandığı 90'lı yıllarda gelen şehit cenazeleriyle çok sayıda şehidimize kucak açtı. Şehitlik çok küçük ve düzensiz olduğu için 2000'li yılların başında doldu Oysa ki aynı mezarlıkta 2020 yılında bile sivil mezar yeri satışı devam ediyor. O yıllarda şehitliğin ne kapısı nede duvarı yoktu. (Şehitliğin bu durumunu yakından takip eden yetkiler yoktu ama bu durum şehit ailelerini rahatsız ediyordu. Söz konusu şehitlik Milli Savuma Bakanlığı tescilli bir şehitlik olmadığı için Ankara'da durumdan pek haberdar değildi. Bir şehit yakını olarak bu süreçte şehit ağabeyi Ayhan Hamlı'nın dilekçeleri Milli Savuma Bakanlığını yeni bir şehitlik için harekete geçirmişti. Milli Savunma Bakanlığı Samsun Büyükşehir Belediyesinden 20/12/2000 tarih ve 4030 sayılı yazıları ile Mülkiyeti Büyükşehir Belediyesine ait, Kıranköy ve Asri Mezarlığından yaklaşık 5. 000 metre kare yüz ölçümlü alanın şehitlik olarak kullanılması için Milli Savunma Bakanlığına tahsis edilmek üzere hazineye devri veya Milli Savunma Bakanlığına kullanım hakkı verilmesini talep etmişlerdi. Samsun Büyükşehir Belediye Meclisi 19 Temmuz 2001 tarihli toplantısında oybirliği ile Kıranköy mezarlığının ekli 1/2500'lük haritasında ve 1/1000'lik korokisinde gösterilen (B) rumuzlu 2249, 00 metre karelik mezarlık planında şehitlik yeri olarak ayrılan alan Milli Savunma Bakanlığına yeni şehitlik yeri tahsisi yapmıştır. 11/3 nolu karar zamanın Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz tarafından tasdik edilmiştir. ) O yıllarda şehit cenazelerinde kimsenin güvenlik kaygısı, kimsenin bir samimiyetsizliği de yoktu. İsteyen herkes mezardaki defin işlemini çok yakın mesafeden izleyebiliyordu. Defin alanında hiçbir kısıtlama ve tertip yoktu. Sadece saygı atışı yapacak olan askerler tertip ve düzen içerisindeydi. Şehit Astsubay İlhan Hamlı'nın sonsuzluğa uğurlanması sırasında hazır bulunanlar çoğunlukla aile yakınları, yakın arkadaşları ve komşularıydı.

Şehit astsubay İlhan Hamlı'nın defni sırasında askerler tarafından saygı atışı yapıldı. Merkez Komutanlığına bağlı askerlerin defin sırasında şehidin tabutuna sarılı al bayrağı katlayarak şehidin babasına verilmek üzere hazırladıkları gözden kaçmıyordu. Bir taraftan da yağmur damlacıkları hafif hafif düşüyordu, askerler bayrağı ıslatmamak için özel bir gayret içerisindeydiler. Bayrak şehidin acılı babası Ahmet Hamlı'ya komutan tarafından takdim edilecekti. Görevli inzibat askerleri komutanlarından gelecek işareti bekliyordu. Kars'tan Samsun'a getirilirken şehidin tabutuna sarılan al bayrağımız bir emanet olarak teslim edilecekti. O emanet babaevine çok yakışacaktı ve babaevinde saklanacaktı. Yıllar yılları kovalayacak şehidin son örtüsü nesilden nesile miras bırakılacaktı. Şehidin son örtüsü Türk bayrağı hep emin ellerde kalacaktı.
(Devamı yarın)