Neredeyse elli yıl öncesi.
Oruçla tanıştığımız o günler unutulmaz anılarla doludur.
Bugünlerin Ramazanı biraz mideye yönelik gibi.
Bir kesim Ramazan'ı sıcak pide ile sanki bütünleştirmiş.
Yarınlarda bugünleri anlatacak farklılıklardan eser yok.
Zonguldak Kozlu Güney Mahallesindeki çocukluğumuz.
Ramazan hazırlıklarında komşuluk inanılmaz zirvelerde.
Yardımlaşmanın farklı ayağı yaşanırdı mübarek ayda.
Her gün bir evin önünde ateşler yanar, saçlar kurulur…
Unlar hamura döndürülür ve arkasından açılır yufkalar…
Annem, Saniye abla, Serin abla, Birdal abla…
Bu birliktelik Ramazan'ın başlangıç gününe kadar sürer.
Birkaç tanesi yufka açarken, ateşin başında pişirici.
O ortamda kedinin ciğere baktığı gibi varlığımızı onlara hissettiren bizler.
Beklerdik ki 'Acaba bugün bize ikram yapılacak mı' diye.
Yufkanın içine peynir, çökelek konup ikiye katlanıp sacın üstüne serilince anlardık, tereyağlı gözleme ile göz hakkımızın verileceğini.
Kısacası kutsal ayın bereketini ay girene kadar üzerimize çekerdik.
Hazırlıklar biterdi de beklentilerimiz bitmezdi ki…
Bu arada ayın başı ortası ve sonu diyerek alışırdık oruç tutmaya.
Nedense mübarek ayın sofra zenginliği hep gözümüzde büyürdü.
Gözümüz açtı bilemiyorum ama akşam yatarken tembihlerdik annemizi…
'Ne olur bizi sahura kaldırın' diye yalvarmalar birçok evde dillendirilirdi.
Kozlu Aziziye Cami teravih namazında mahallelerden gelen insan seliyle dolar, cemaati ne cami, nede avlusu alırdı. Namaz bitimi küçüklü büyüklü herkesin yolda, kaldırımlarda veya mahallesine giderken yapılan sohbetler ayrı bir zevkti.
Sahura kalkamayanlara bahçeden bahçeye seslenilir.
Latife olsun diye davulcu yerine teneke çalınarak uyarılırdı mahalleli.
Sadece burnumuza gelen kokular, midemize hitap edenler değil, ezanın okunmasıyla caminin şerefesindeki ışıkların yanması ve atılan top atışlarıyla ayrı bir heyecan duyardık.
Bayram beklentisi ise bambaşkaydı. Başka şehirlerdeki akrabaların ziyarete gelmesi, alınacak bayramlık ayakkabı veya pantolon hayalleri…
Hep geçmiş Ramazanlara atıfta bulunulur ya…
Bugünlerde gerçekten bir buruk girdik Ramazan ayına.
Koronalı günlerde 'Evde Kal Türkiye' uyarılarıyla.
Camiler garip kalmış, teravihlere hasret, iftar davetleri yok.
Cemaatler aile içinde, akrabalarla ilişkiler bile sınırlı…
'Bu yıl Ramazan mahzun' gibi görünse de.
Her şeye rağmen bereketiyle zenginleşip.
Sağlıcakla Bayrama kavuşmaktır dileğimiz…