Arkamdaki dağ yıkıldı; babamı kaybettim. Hem de öyle bir günde kaybettim ki, acım bir kat daha arttı.
Yeni günün başladığı o gece sabaha karşı 02:30 sularıydı. Babamın evinde karşılıklı çek yatlarda yatıyorduk. Gözlerim günün ve yoğun geçen son iki günün yorgunluğundan adeta kapanıyordu ama uyuyamıyordum. Uyumak istiyordum ama babam bütün günü (cumartesi) çok rahatsız geçirmişti.15 yıldır diyalize giriyordu. Cuma günü sabah diyalize götürüp oradan işe gitmiştim. Diyalizdeki servis şoförünün sen merak etme ben Ahmet amcayı evine bırakırım demesi bana büyük bir güvence olmuştu. Ne yazık ki babam o gün diyalizden çok yorgun ve bitik bir halde gelmiş. Kapıda annemin karşıladığı babamı, annem odasına götürmekte çaresiz kalmış. Bu yüzden niye şoförden evin içine getirmesini istemedim diye sonradan kendisine çok kızmıştı. Babam Cuma ve cumartesi gününü ağzına bir lokma yemek almadan geçirdi diyebilirim. Bu iki gün içerisinde bir yudum su ile bir sürü ilaç içmek zorunda kaldı. Bir kaç gündür yatakta vücudunu sağa sola çeviremez olmuştu. Tek başıma sağa sola döndürmekte bende zorlanıyordum .Korkuyordum bir yerine zarar veririm diye.O gecede bu korkularım hep vardı. Defalarca lavaboya götürdüm sadece lavaboya gittik geldik. Artık iki gündür babamın vücudu bir külçe gibiydi.15 yıldır diyalize giren yazın köye gidip ,5 ay köyde kalan diyaliz sonrası eline keseri, baltayı ,küreği alabilen babam sanki bir anda gitmişti. İki gündür sık sık gögüsünü yumrukluyordu .10 gün önce rızası olmadan diyaliz servis aracı ile özel bir hastanenin acilinden giriş yaparak bir doktora götürmüştüm. Doktorlar o gün böbrek yetmezliğine birde koah ile kalp damar tıkanıklığı hastalığını ilave etmişti. Maalesef Cumartesiyi pazara bağlayan gece bizim için çok zor bir geceydi. Gece yarısı olmasına rağmen babam uyuyamıyordu. Ama uyusun, dinlensin, rahatlasın istiyordum. Yattığımız odada tüplü televizyonu açıktı ,lambaları söndürdüm televizyonun sesini kapattım televizyon ışık yapsın diye açık bıraktım. Gözlerimiz dinlenir, babamı takip edebilirim diye düşündüm. Gözlerim ve kulağım hep babama odaklanmıştı. Aradan çok uzun bir süre geçmemişti. Üzerim giyinikti, uzandığım çek yattan başımı kaldırdım televizyonun ışığı altından babam bana çok güzel gülümseyerek bakıyordu. Kalktım koluna girerek lavaboya götürdüm, girmemizle çıkmamız bir oldu. Babamın vücudu tümden iyice kontrolsüzleşmişti. Vücudu bir külçe yığını haline gelmişti. Zaten bütün gün hiç takatı yoktu. Kucakladığım gibi tekrar zar zor çek yata yatırdım. Başının altı yastık yığını olmuştu. Son günlerde bir türlü başını rahat ettirememişti. Sürekli yeni yastık istiyordu.


Ben babamla bu süreci yaşarken, annem odasındaydı. Annemde daha fazla yorgun düşüp hastalanmasın diye zorla bir saat önce odasına göndermiştim. Babamın gözleri bana bakıyordu ,hiç konuşmuyor hiç sızlanmıyordu. Baba ,baba ,baba... diye defalarca seslendim .Babamın bir deri bir kemik kalan vücudu sıcaktı ama bir türlü ses vermiyordu. Tansiyonunu ölçmeye çalıştım tansiyon aleti error veriyordu. Ben bunları yaşarken annem çoktan uyanmış yanımıza gelmişti. Annemin ifadesi ile belli ki babam hakka yürümüştü. Sonrası ambülans, ambülansta müdahale evimizin hemen yanındaki Gazi Devlet Hastanesi kırmızı alanda babam... Hastane acilindeki nöbetçi bayan doktorun ve diğer görevlilerin yoğun müdahalesi sonrasında buz gibi acı gerçek ölüm. Nöbetçi bayan doktorun bana söylerken sesinin titrediği an arkamdaki o koca dağın bir anda yıkıldığını anladım. Yıkılan bir dağın altında kalmanın ne demek olduğunu her babasını kaybeden gibi bende yaşadım. O an yanımdaki tek desteğim olan sevgili eşimin gözyaşları gecenin karanlığına acıyla karışıp sessizce yüreklerimize demir attı.


O gün camilerde sabah ezanı okunurken acil yoğunluğundaki koşuşturma sırasında genç bayan doktorun hazırladığı ,imza altına aldığı o buz gibi Ölüm Belgesinde babam Ahmet Hamlı'nın ölüm saati 03:15 ölüm tarihi 16 Haziran 2019 olarak resmi kayıtlara geçmişti. Elimizdeki Ölüm Belgesi doğum ve ölüm tarihini belirten bir ömrün bu dünyadaki son kısa özetiydi. O günün sabahı babası hayatta olanlar babasının babalar gününü kutlarken ,bize düşende babamı sonsuzluğa uğurlamak oldu .Ben o babalar gününde babamın elini öpüp ona hediye veremedim. Onun son nefesindeki gülümseyen o güzel bakışının bize bir hediye olduğunu düşünüyorum. Nüfustaki kayıtlı yaşı 76, babasının kendisine söylediği yaşı 81 olan babam Ahmet Hamlı ,bugün tam 11 ay önce aramızdan ayrıldı. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Bu gün (16.05:2020) ülkemizde Korona Virüs salgın hastalığı nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle babamın kabrini ziyaret edemiyorum. Ama dün( 15.05.2020) yani bir gün önce babamın o gülümseyen gözleriyle gözlerimi buluşturmak için kabrine ziyarete gittim. Duasını okudum, sağlığında her hafta sonu köyden bahçesinden toplayıp getirdiği kırmızı güllerden getirip baş ucuna bıraktım. Umuyorum ki arkamızdaki o dağ kırmızı güller içerisinde o gül kırmızı bahçesinde uyuyordur. Allah rahmet eylesin.