Vakalar, kayıplar, iyileşenler, aşı çalışmaları...
                Beş ay sonra ülkemizin koronayla karnesine bir bakalım.                              
                Herkes kendi derdine düşmüş, ekonomik ve siyasi anlamda süper güçler darmadağın olmuşken, kollarını ahtapot gibi herkese uzatan, Filyasyon uygulamasını geçtiğimiz aylarda yurt dışı medyanın araştırdığı ülke.     
                Salgınla mücadele bilimsel gerçekler ışığında yapılıp, iyi bir organizeyle topluma güven telkin edilince süreç en az zararla atlatılabiliyor.     
                Bugünlerde yeni normal düzende istenmeyen görüntülerle karşılaşsak, öngörülen hedefleri yakalamasak dahi dünyaya bakınca yerimiz belli.  
                Günde 77 bin vakası olan Amerika, mücadelede başa dönen İran...  
                Devlet olmak açıkçası nitelik istiyor.   
                Yüz bine yakın vatandaşını uçaklarla taşımış, getirilenleri modern ortamlarda ağırladıktan sonra aileleriyle buluşturmuş. Ülkemiz kriz ortamında İsveç, Norveç, Rusya, Bangladeş gibi birçok ülkeye tek bir hasta vatandaşı için hava ambulanslarını uçurmuş.
                İnsana verilen değer öylesine üst sınırda tutulmuş ki...
                Batılı ülkeler bu konuda inanılmaz derecede sınıfta kalmış.
                Hatta bilerek insanları ölüme terk ettikleri bile ifade ediliyor.
                Süreçte isimleri altın harflerle anılacak bilim insanları kamuoyu ile tanıştı. Hepsi bir gurur abidesi gibi akademik bilgileriyle rehber olmaya devam ediyorlar. Sağlık Ordusu öylesine takdir gördü ki, bu ülkenin insanı kendilerini alkışlarken halen dahi 'Önce Allah'a sonra sizlere güveniyoruz' diyor.  
                Atatürk'ün 'Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir' sözü tamda bugünlerde öne çıktı.    
                Bunların yanı sıra can sıkıcı durumlar da olmadı değil.
                Dünyanın en gelişmiş ülkeleri medikal malzeme temininde sıkıntı yaşarken, maske dağıtımını magazinsel tiyatroya dönüştürenlerin çabaları başarıyı gölgeleyemedi.
                Koronayla savaşta şeffaflık eleştirilirken Sözcü Gazetesi Yazarı Deniz Zeyrek 'Yiğidin hakkını vermek gerek. Mezarlık kayıtlarını takip etmek bugünlerin işi değil. Avrupa'nın yaşadıklarını görmüyor musunuz?' vurgusunu yapmak zorunda kalmıştı. Yılların sanatçısı Zülfü Livaneli 'Ülkemin koronayla mücadeledeki başarısı beni mutlu ediyor' diyerek çabaları takdir etti.   
                Bardağın boş tarafını öne çıkarmak, topluma umutsuzluk algısı vermek isteyenlere rağmen mücadelede herkes kendine yer buldu, bulmaya çalışıyor.
                Dünyaya yapılan yardımlarla ilgili Cumhurbaşkanımızın 'Kaderimiz ve kederimiz ortaktır inancıyla elimizdeki imkânları salgına karşı tüm insanlık için seferber etmeyi sürdüreceğiz" sözleri Türk Milletinin genlerine işlemiş insani duruşunu herkese hatırlatmıştı.   
                Süreçte Avrupa'da sayılı hastaneler arasına giren Başakşehir Şehir Hastanesi açılmış, 45 günde İstanbul'un her iki yakasına tüm odaları gerek görüldüğünde yoğun bakım odasına dönüştürülecek iki ayrı hastane yapılmış.
                'Neden Türkiye Merkezde?' diye soranlara.
                Bunlar yeterli gelmez mi acaba?