Erken kalkan yol alır derler ya.
Günün ilk ışıklarıyla vurduk kendimizi dağlara.
Amacımız öğlene kadar yokuşu tamamlamak.  
Ve kavurucu güneşten kendimizi korumak.  
Dar patika yolda, irili ufaklı oynak taşların üzerinde yol alırken, Babadağ üstümüzde ama gözümüz hep sağımızda maviden laciverte dönüşen denizde.
Kuş uçumu Ölüdeniz tablo gibi ayaklarımızın altında.
Gemiler koyu, Darboğaz koyu, neredeyse Fethiye yarımadasını göreceğiz gibi.
Üzerimizdeki nevale ve suyun ağırlığını heyecandan hissetmiyoruz bile.
Başımızı kaldırıp Babadağ'a bakınca vahşi bir doğa, alt tarafta turizm cenneti.
Yaptığım araştırmaların faydasını öylesine görüyorum ki?
Dağın eteğinde bazen kıvrılarak içeriye girsek de her açık alana çıkışta nefes kesen manzara.
Yol alabildiğine taş dolu ama bu beklediğimiz bir durum.
Babadağ'ın yarı beline çıktığımızda yokuşu gölgede tamamlayacağımız anlaşılmıştı.
Resim çekme harici hareket halindeyiz. Bedenen ısındık ama bunalma, yorulma belirtisi yok.

Bunların acısı ertesi gün çıkar derler ya, önemli olan bugünkü hedefe ulaşmak.
Yol üzerinde çok kişiye rastlar, arkadaş, dost olursunuz derlerdi ama ortalık o kadar ıssız ki. Bunu düşünürken yolun altında kamp yapmış, uyku mahmurluğunu atmaya çalışan gençlere günaydın diyerek yolumuza devam ediyoruz.

Yolun sakinliğinden rahatsız ve tedirgin değiliz. Doğanın tüm güzelliğinin keyfini çıkarırken, her yükselişte farklı bir güzellik beynimize nakış gibi işleniyordu.  
Patika yolda kırmızı beyaz işaretler sizi kendiliğinden hedefe taşıyor. Birkaç yerde yanlış yola düşülmemesi için dikkat çekmek için çarpı işareti atılmış.
Babadağ'a doğru başımı kaldırınca gözüm zirvenin altındaki araç yoluna çarpıyor. Herhalde yola yatay devam edeceğiz diye düşünürken bir yandan da yola yaklaşıyor gibiyiz. Bu sırada önde giden oğlum birden bizi sessizliğe davet etti. Beklediği yere geldiğimizde yolun kenarında tulum ve özel eşyalar. Belli ki konaklayanlar yakınımızda, çevreyi kolaçan edince baktık İzmirli bay bayan iki kişi kahvaltı hazırlığında. 'Kirme köyüne ne kadar var?' sorumuza 'İlerisini bizde bilmiyoruz' dediler.
Onları geçince kendimizi birden araç yolunda bulduk. Elbette ki hedefi Babadağ yönünün tersine alırken yokuş bitmiş, Ölüdeniz manzarasına da elveda demiştik.
Yolda çeşitli ilanlara tanık olabiliyorsunuz ve o ilanlardan birini geçip evleri görünce yerleşim yerine geldiğimizi düşündük ama ortalık halen sessiz. O sırada yukarılardan gelen bir motor sesi; gelen bay bayan iki kişi doğru yolda olduğumuzu ve yarım saat sonra çeşmeye ulaşacağımızı söylerken, suyu tasarruflu kullanmamız açıkçası gölgede tırmanışın kârıydı. 
Dört saat sonra çok şükür bir köye giriş yapacaktık.   
Öğlene kadar gözümüz hep Muhteşem Ölüdeniz Manzarasının üzerindeydi.    
Fethiye'ye gelirseniz bir gününüzü bu rotayı yürüyerek kendinize bir heyecan katın.  

Belli mi olur Likya Yolu yürüyüşü tutkuya dönüşür.
Yolumuzda ilk yerleşim yeri ve sürprizler.
Bir sonraki yazımızda.