Türk milli takımının İngiltere'ye 8-0 yenildiği günleri hatırlıyor musunuz? Yine o dönemde milli takımın saç baş yolduran maçlarından birini San Marino ile yapmıştık. Türkiye 1994 Dünya Kupası Elemelerinde 1993 yılında deplasmanda yaptığı maçta San Marino ile 0-0 berabere almış, böylece San Marino takımı tarihlerindeki ilk puanı bizden almıştı.
**
Şimdi bunların tarımla ne alakası var? Biraz sabredelim ..San Marino, İtalya'nın içinde, denizle bağlantısı olmayan, 520 km karelik 35 Bin nüfuslu bir ülke. İşte futboldaki çıkışı henüz yapamadığımız bu dönemde herkesin kafasında tek bir soru vardı. 60 Milyonluk Türkiye (o dönemdeki nüfus) bu küçücük ülkeyi futbolda neden yenemeyebiliyor? Takdir edersiniz ki bu pek geçerli bir soru değil. Ancak o dönemlerde her şeyimizi nüfusla değerlendiriyorduk. 'Tükürüğümüzle boğarız' lafı bayağı meşhurdu. 'Bu kadar büyük bir ülke neden başaramıyor?' şeklindeki bir yanlış sorudan şimdi 'Bu kadar küçük bir ülke nasıl başarıyor?' yanlış sorusuna geçelim.
**
Hollanda; nüfus 17 Milyon, İstanbul kadar. Yüzölçümü ise 41 Bin Km kare, Konya'dan biraz büyük.
Verimli ovaları sulak alanları, mevsim çeşitliliği bulunan Türkiye'nin tarım ihracatı 2019 itibariyle 16 Milyar Dolar civarında. Mevsim çeşitliliği, verimli ovaları olmayan, Konya kadar, tükürüğümüzle boğacağımız Hollanda'nın tarım ihracatı ise 2019 yılında 94,5 Milyar Euro yani, bugünkü parite ile yaklaşık 115 Milyar dolar. İşte buda ikinci 'Nasıl oluyor?' sorusu. Herhalde Hollanda futbolundan da bahsetmeme gerek yok!.
**
Hollanda adeta 'Nasıl kaliteli insan yetiştirilir?' ya da 'Ülke yönetim kategorilerinde nasıl kalite sağlanır?' sorularının yaşayan cevabı. Gelişmiş pek çok Avrupa ülkesi gibi Hollanda'da Futboldan, jimnastiğe, adını bile duymadığımız spor dallarına kadar kaliteli sporcu, insan yetiştiriyor ve olimpiyat altın madalya sıralamasında Türkiye'nin üzerinde yer alıyor. Tabi bunlar gelişmiş ülke diyebiliriz. Peki, bizim gelişmeye niyetimiz var mı?
**
Türkiye tarımda son derece dağınık bir organizasyon yapısına sahip. Aslında bir organizasyon yok. Çiftçi kafasına göre ürün ekebiliyor. Bir sonraki fiyatlama ile ilgili bir tahmini yok. Tarlalar yeraltı suları ile sulanıyor ve kuyular kuruyor. Hollanda ise çoktan topraksız tarıma geçti bile.
Teknoloji, planlama ve bilimsel metodoloji ile verim arttıkça artıyor. Türkiye'de ise sadece bir kaç meraklı girişimci sayesinde organik tarım, topraksız tarım gibi şeyleri duyabiliyoruz. Ancak bunlara da devlet desteği kısıtlı olduğu ya da olmadığı için ülke ihracatına yansımıyor.
Modern tarımı kendi olanakları ile uygulamaya çalışan bir çiftçiye tarım bakanlığından dalga geçer nitelikte 'Nişantaşı çiftçisi' yakıştırması yapılması tepedeki zihniyetin en açık yansıması. Böylece yukarıdaki 'Gelişmeye niyetimiz var mı?' sorusunun cevabı da verilmiş oluyor.