Biliyoruz ki bu coğrafyada devlet ve millet olmanın bedelini başta ecdadımız ödemiş, bu uğurda kara toprağın kara bağrına bir kardelen gibi girmiştir. Bu toprakları vatan yapmanın en büyük bedelini sevdiklerini gözü yaşlı dul ve yetim bırakma uğruna canlarıyla ödeyen bu milletin öz evladı Sarıkamış şehitlerimizi aradan yüzyıllar geçse de asla unutmuyoruz.
Sarıkamış Türk Tarihinde acı bir destan olsa da gerçek anlamda kahramanlık destanımızdır. Çok zor şartlarda Sarıkamış cephesinde düşmana karşı yürüyen ecdadımız ne acıdır ki, çok ağır kış şartlarının yaşandığı o cephede gerekli ve yeterli kış kıyafetine, silah ve teçhizata sahip olmamakla birlikte cepheyi terk etmemiş düşmanın karşısında kahramanlık abidesi olarak donarak şehit düşmüştür. 90. 000-bin şehitten bahsediliyor. 90. 000 bin canımız ne acıdır ki, Sarıkamış dağlarında donarak hakka yürümüştür. Sebeplerine girip, şu hatalar yapılmış, bu hatalar yapılmış polemiğine girmek istemiyorum. Ama inanmış 90. 000 bin can bu toprakları vatan yapmak, gelecek nesillere daha güzel bir vatan bırakmak, düşmana geçit vermemek uğrunda şehadet şerbeti içmiştir. Gerisi can sıkıcı teferruattan başka bir şey değildir. Bazı şeylere takılıp kalmak şehitlerimizin kemiklerini sızlatır. Onlar donarak şehadet şerbetini korkusuzca içtiler. Onlarda bir ananın, bir babanın evladı, bir kadının eşi, evinin direği, gül yüzlü bir bebeğin babasıydı. Hepsinin bir hayali, bir umudu vardı. Kimi evlenecek kimi nişanlanacaktı aile olup kök salacaklardı. Anadolu'da her hanede, her sülalede mutlaka yaşanmış bir Sarıkamış şehidinin acısı mutlaka vardır. Sarıkamış cephesine gidip bir daha hiç dönemeyen o güzel insanların bir mezarı dahi yoktur. Sarıkamış cephesine giderken kundaktaki yeni doğmuş tek bebeğini bile uyandırmamak için son kez olsun yanağına öpücük dahi kondurmayan o fedakar ecdadımızın hakları ödenebilir mi? Sarıkamış'ta donarak şehadet şerbeti içen kahraman askerlerimizi rahmet ve minnetle anarken, bu toprakların durup dururken vatan olmadığını bu coğrafyada ödediğimiz bedelin sadece para olmadığını unutmayalım. 22 Aralık 1914 Sarıkamış destanının yazıldığı çok önemli bir tarihtir, bu tarih sıradan bir tarih olarak algılanmasın, bu tarih asil milletimizin tertemiz kahramanlık tarihidir. 90. 000 bin ecdadımız donarak şehit düşmüştür. Sarıkamış dağlarında açan her kardelende ecdadımızın ruhu canlanmakta, inancı çiçek açmaktadır. Eğer bu vatanın kahraman evlatları bu toprakları vatan yapmak uğruna bu coğrafya da bu gün yine gerektiğinde seve seve şehadet şerbeti içmeye, korkusuzca düşmanın üzerine yürümeye devam ediyorsa, şehit ecdadımızın ruhunu bedenlerinde yaşattığı içindir. Sarıkamış ruhu, Çanakkale ruhu vatan evlatlarının ruhunda birleştiği için bu topraklar vatan kalmaya, vatan olmaya devam ediyor.
Hangi düşman, hangi cepheden kuşatırsa kuşatsın yurdumuzu, bu asil millet ecdadının ruhu ile şehadete koşmaktan asla bir an tereddüt dahi etmez. Milletimizin tarihi Sarıkamış dağlarında açan kardelenler kadar temizdir. Dün olduğu gibi bugün de her türlü zorluğa aldırmayan vatan uğrunda can vermeye hazır vatan evlatlarının kutsal vatan nöbetinin başında olduğunu bilmek hepimizi huzurlu yapıyor. Sarıkamış destanının yıldönümünde 22 Aralık 1914'de Türk Milletinin en acı destanını yazan kar çiçeklerine selam olsun, ruhları şad, mekanları cennet olsun, kahraman şehitlerimize Allah'tan rahmet dilerken önlerinde şükranla eğiliyoruz. Unutanın kanı donsun.