Üç beş günlüğüne kaçamaktı.       
Pandemi bahane, bizdeki bir merak.   
Tüm donanımıyla hizmete amade ev.
Çok şükür zorluklara rağmen bitmiş, unutulmaz anılarla tarihte yerini alıp yıkılmaya yüz tutan asırlık evin yerini almıştı.   
İlk kış mevsiminde bizi nasıl ağırlayacak, görecektik.
Gitmeli/gitmemeli, zamanı değil derken...
Bir de baktık kışın ortasında köydeyiz. 
Gelmekle ne kadar da iyi yapmışız.
Bazı duyguları yerinde yaşamak, gözlem yapabilmek.
Evin bacasını birkaç günlüğüne tüttürebilmek.  
Gerçekleşti ya, gam yemeyiz.
Evin yapımını samimiyetle sahiplenenler keşke burayı garip bırakmasa.    
Günün ışıklarıyla her gün erkenden yaktık ateşimizi.
İşte o heves ve ateşin buğusu öylesine dikkat çekmiş ki.
Köylünün 'Hayırdır, biz tüttürene kadar sizin bacanız tütüyor' sözleriyle yüzleştik.
Bu sözler gurur verici, aynı zamanda bir gerçeğin vurgusuydu.     
'İsteğimiz bacayı tüttürmeniz' vasiyetini edenler var ya.   
Gökyüzüne evden dağılan dumanlarla kim bilir ne kadar mutluydular.    
Köyde konuşulanlar 'Ben de bu çabaya ortaktım' diyenleri bahtiyar ediyor, hepsinden öte bir görevi yerine getirmenin vicdani rahatlığını yaşatıyordu.        
Yapılabilirliğinde tereddüt edilen ev artık insanları ağırlıyor; kapıya kum, çakıl gelmeden yapılacağına inanamayanlara senesi dolmadan bağrını açıyordu.    
Dışarıda soğuğa inat ısıtmaya başladık evin duvarlarını.
Odayı ısıtan güzine, üzerinde kaynayan güğüm, içinde patates...    
İnsana öylesine huzur veriyordu ki...
Dokuz çocuğun büyüdüğü, döşemeleri kırılmaya yüz tutan evde, ecdadın böyle bir beklentisinin olması kadar doğal bir istek olamazdı.
Bu isteği hayata geçirmek bir maziyi ayakta tutmaktı, anlayana.  
Elbette herkesin aklından geçtiği gibi aynı zamanda bir ihtiyaçtı.     
Doğduğumuz yerlere bizi bağlayan mirastan kişi sayısına bölünen fındık bahçeleri değildi.
Evin yapımına her yönden destek verenler öyle bir mesaja imza atmışlardı ki.
Köyde yıkık, dökük, sahipsiz bırakılan evlerin yanında proje gibiydi bu ev.     
Bizim kuşağı bu ev ne kadar misafir eder bilemeyiz ama gelecek kuşaklara büyük bir değer olduğu aşikâr. Bunu o kuşakların ne kadar sahiplendiklerini de yaşayanlar zamanla görecek.
'Bir vasiyetin gereği...' idi.
Onu gerçekleştirenlerin mücadelesi nihayet buldu.
Köyümde benim artık evim var diyenlerin yaşadığı.
Tatlı mutlulukları herkesin yaşaması dileğiyle...