Hafta sonu Akalan, Erikli, Elma çukuru...
                Atakum'un köylerini şöyle bir dolaştım.
                Fındıklar kurumamış, mahsulün tamamı harmanda.
                Eylül ayının böyle serin geçtiğini pek hatırlamıyorum.
                Bunları analiz ederken Erasmus öğrencisi bizim evlat yurtdışından döndü anavatanına.
                'Nasıl Türkiye'ye dönünce üşüdün değil mi? Deyince güldü.
                'Siz Polonya'yı görseniz, bir aydır markete titreyerek gidiyordum' dedi.
                Bu sözler ülkemizin konum itibariyle tarifsiz değeriydi.  
                Meraklıyım hep yurt dışında yaşayanların gözlemlerine.
                Aldığım izlenimlerle ülkemi başka ülkelerle karşılaştırmaya.
                Bizim delikanlıda bugünlerde bana önemli bir kaynak olacak gibi.
                Başladık kendisini sorgulamaya; spordan, kültürüne, ekonomisinden, yollarına kadar.    
                Polonya'nın başkenti Varşova'da konaklamıştı.
                Malum yakın zamanın Demirperde ülkesindeki değişim ve dönüşüme sağlıklı tanıklık edebilmesi için bir otuz yıl geri gitmesi gerekirdi.
                'Varşova'da lig maçını virüse rağmen izledin' dedim.
                'Tribünler ateşli, doluluk oranı yüksek ama bizdeki dört büyüklerle ölçüşecek takım göremedim. Pandemide bizim ülke önlemlere daha fazla sadık' dedi.
                'Başkentteydin trafiği yoğun şehir galiba' dedim.
                'Aksine sakin ve yaşanabilecek bir yer. Trafik o kadar rahat ki, bir kaza olması neredeyse sıfır derecede' deyince şaşırdım.
                'Yollarda kavşaklarda herkes birbirine saygılı. Yaya geçitlerinde öncelik tamamen yayaya ait. Adımını attın mı tüm araçlar adeta yayaya esas duruşa geçiyor' dedi. 
                Şaşkınlığım artınca 'Yayalarda geçidi kullanmayınca cezai yaptırımla karşılaşıyor. İlk günlerde olmadık yerde yolun karşısına geçince polisi zor ikna ederek ceza yemekten kurtulduk.'
                'Hey gidi Türk insanı' demekten kendimi alamadım.
                Biz adam boyu refüjün üstünden atlayarak trafiği allak bullak eden bir milletiz.  
                Demek ki toplumsal eğitimde fersah fersah ilerideler.  
                Samsun'da tramvay duraklarındaki görevliler aklıma geldi.
                'Oralarda asla görevli yok, herkes kartını okutup giriyor. Kaçak giren olursa kontrol yapıldığında yaptırımı ağır olur' dedi.
                'Turizm konusunda durumu nasıl' dedim.
                'İnsanlar çevre ülkelerden ziyaretlere geliyorlar. İkinci Dünya Savaşının acı izleri Nazi vahşetinin sergilendiği yerleri gezdim. Ben bile bundan çok etkilendim' dedi.
                Görünen o ki ülke çok kötü günleri geride bırakmış.
                'Kaldığın bölge nasıl güvenli miydi' dedim.
                'Güvensiz yerlerde varmış. Üst düzey, durumu iyi olanların kaldığı yerlerde tabi ki var' dedi.
               'Nasıl başka şehirlere geçebildin mi' dedim.
                'Birkaç şehir gezdik, hatta oralarda kaldık. Büyük otobüslerle dar yollardan gittik. Oralarda şehirlerarası yollar bizdeki gibi değil. Bizde yollar daha gelişmiş' dedi.
                'İstanbul Hava Limanı ile Varşova Hava Limanı arasındaki fark' dedim.
                'Varşova hava limanı İstanbul'a göre sanki otobüs terminali' dedi.           
                'Yurt dışında yaşar mısın?' Dedim.
                'Yaşasam da Son Durak Türkiye olur' dedi.