Karadeniz'in gözde şehri.

Gezerek bitirmek hiç kolay değil.

Bir tarafta doğal güzellikler, diğer tarafta tarihteki rolü.

Hafta sonu kalabalıklara dalınca hissettim özlediğimi.

Önce Cumhuriyet Meydanında çocukların güvercinlerle muhabbetini izledim bir süre.

Kuşları yemlemek Samsun'da ufakta olsa bir sektöre dönüşmüş.

Hey gidi meydan...

Yetmişli yılların parke taşlı taksi ve otobüs durağı, bugünlerde altı yüzlerce araç kapasiteli kapalı otopark.

İnsanların dört bir tarafa koşturmacasına takıldı gözlerim.

Mecidiye girişi insanların aktığı bir boğaz gibi.

Oraya yönelince gözüme takıldı güzelim Gazi Müzesi.

Tarihi müze kimse benimle ilgilenmiyor der gibiydi.

Müzenin kenarından çıktığım Tülay Başaran Lisesinin yanı, otoparktaki metruk bina; ne yazık ki tüm çirkinliğiyle yerli yerinde.

Samsun bu görüntüden kurtulmak için o kadar mı çaresiz bilemiyorum.

Oradan eski Sümerbank ve Astsubay Gazinosu önüne attım kendimi.

Yıllarca Sümerbank Mağazasında çalıştığım günler geldi aklıma.
Bir zamanlar Yağma Bakkalın yer aldığı köşeden yönümü kırdım meşhur Bağdat Caddesine.

Sağlı sollu esnafın ekmek teknelerinin önünden yürüdüm bulvara doğru.

Ah şu yollar; ne kadar düzenlesen genişletme şansın yok ki.

Cadde alışverişin yoğunlaştığı kadar aynı zamanda yerleşim yeri.

Buralar beni sıkar asla oturamam' dedim kendi kendime.

Bütün şehirlerin en büyük sorunlarından birisi artık bu değil mi?

Şehir o kadar dar geldi ki bana.

Atakum'a alışmışım ya bir kere.

Yukarı çıktığımda karşımda farklı mimarisiyle İtalyan Katolik Kilisesi.

Kilisenin önü ara sokaktan döndüm Öğretmenevine doğru.

Kale Mahallesinde İlkadım Müftülük Binası gözlerimi kamaştırdı.

Samsun'da doğal dokunun korunduğu yerleri istersen fark edebiliyorsun.

Hemen aşağısında tüm ihtişamıyla Yol İş Sendika binası karşıladı beni.

Peki Öğretmenevi karşısında özel bankanın hizmet verdiği o nostaljik bina.

Gezerken resimledim korumaya alınan tarihi binaları.

Tekrar Cumhuriyet Meydanına inerken baktım üç saati aşmışım.

Meydana dar bir kaldırımdan geçerken düşündüm; şehrin meydanına giriş böyle olmamalı diye.

Yıkılan SSK binasının yerine yapılan devasa binanın kenarından meydana sığıntı gibi geçmek rahatsız etti beni.

Oradan geçerken Samsunlunun hafızasına yer eden Konak Sinemasını hatırladım.

Meydana döndüğümde telefonum on bin adım attığımı söylüyordu.
Bir baktım hem yorulmuş, hem acıkmışım.

Bu tur 'Seni Özlemişim Samsun' dedirtti bana.

Özlemlerden uzak başka yazılarda buluşmak üzere.