Sensiz önce günler, sonra aylar, sonrada yıllar geçmeye başladı, babam. Daha dün gibi ama koca üç yıl geçmiş. Üç yıl önce tam da bir babalar gününde sevenlerinle birlikte 16 Haziran 2019'da doğduğun şehirde (köyde) değil, doyduğun, hayat kurduğun, kök saldığın, iğne ile kuyu kazdığın şehirde, Atatürk'ün şehrinde Samsun'da seni sonsuzluğa uğurladık. Senden sonra sadece evimizin direği değil, hep bir yanımız eksik ve güçsüz kaldı. İnsanın bir yanının eksik kalması, bir yanının olmaması ne zor şeymiş babam.

 Sen de babanı (dedemi) kaybetmiş 80 yıllık yaşamının son 27 yılını babasız geçirmiştin. (Babandan 3 ay önce de 29 yaşındaki küçük oğlunu bu vatana,  bu al bayrağa, bu aziz millete şehit vermiştin. Yüreğindeki ateş çok büyüktü.) Aslında sen gurbete geldiğinden, yani 15 yaşından beri hep babandan ayrı yaşadın, babasız yaşadın. Baba sevgisinden, baba şefkatinden çok uzaktın. Sen babamızdın, babaydın bu yüzden senin babasız geçirdiğin o uzun yıllarda içinde hangi fırtınalar, hangi hasretler koptu, neler yaşadın hiç belli etmedin. Sana ne çok haksızlık yapmışız. Babasız kalmak, babasız hayata tutunmak sadece bir kader değil, aslında çok büyük bir felaketmiş. Şimdi çok daha iyi anlıyorum. Babasızlığın ne demek olduğunu... Ama senin gibi bir babanın evladı olduğum içinde senin sayende kendimi çok daha güçlü hissediyorum. Bedenen olmasa da ruhen yanımızda olduğunu biliyorum ve hissediyorum. Elbette seni çok özlüyor ve çok arıyoruz babam...

 Yaşayamadıklarımızın,  yaşadıklarımızdan çok olduğunu biliyorum. Hayallerini umutlarını bırakıp gittin babam. Boğazımızdan bir lokma haram geçirmedin. Gece gündüz iğne ile kuyu kazdın. Hep emeğinle çalıştın mahallenin terzisi, mahalle gazetecisiydin. Hayatında bir kere bile tatile gittiğini, birlikte tatile gittiğimizi de bilmem. Belki karın tokluğuna bir yaşam kurdun ama bizi hiç kimseye muhtaç etmedin. Gerçekten çok zengindin ama katların, yatların, bir çok bankada parayla para kazanan paraların yoktu. Zenginliğin fakirlikmiş gibi algılandı. Ama sen hep zengindin. Bu yüzden reddi miras yapmadık. Namusluydun, dürüsttün, kötülük düşünmezdin, kimsenin malında gözün yoktu, dolandırmadın, çalmadın, çırpmadın. Kimse senin için kötü bir söz söylemedi. Kimse baban bizi dolandırdı, alınterimize kondu diye de yakamıza yapışmadı. Bu yüzden çok zengindin. Çok büyük acılar da yaşadın. Tam 15 yıl haftada üç gün sağ kolundan diyalize makinesine bağlandın. Diyalize bağlandığın kolundaki damarın halini görenler korkarken sen hiç korkmadın. Hayat sana hiç kolay olmadı. Bir babanın yaşayabileceği en büyük acıyı yani evlat acısını da 27 yıl yaşadın. Şehit babası oldun. Yüreğin bir yanardağ gibi hiç sönmeden yandı. Diğer şehit babalarından çok farklıydın. Hem hastalık hem de büyük bir acıyla mücadele ettin. Belki de bu yüzden biraz hayata küstün. Küskünlüğün ölene kadar sürdü. Hep bekledin, hiç gelmedi en sonunda tamda babalar gününde çekip şehit oğluna koşarak gittin. Şehit oğluna hasretin o kadar çoktu ki tercihini ondan yana yaptın. Sensiz yıllar çok hızlı geçmeye başladı babam. Bize üç yıl üç asır gibi geldi. Bir babalar günü daha geliyor babam. Ellerinden öpmeyi çok isterdim. Sensiz babalar günü olmuyor babam. Aslında sensiz hiçbir şeyin tadı, tuzu yok. Baba sen gidince her şeyin tadının bu kadar çok kaçacağını hiç ummazdım. Bazı zamanlar çok arıyorum ama gelmiyorsun babam. Eskiden bazen çatıştığımız, sana kızdığım olurdu. Ne çok haksızlık yapmışım. Varlığın çok şeye bedelmiş. Hep çocuklar hata yapar, hep babalar mı affeder babam. Bana hakkını helal et baba.

 Ne 16 Haziranı nede babalar gününü hiç sevmiyorum. İkisinin de benim yaşamımdaki yeri çok acı. 16 Haziran'da tam da bir babalar gününde sırtımızı yasladığımız koca çınarımız yıkıldı. Koca çınarımız yıkılınca canımız çok acıdı. Zannetmeyin ki canımız çok tatlı. Küçük bir çocuk babasını nasıl özlerse bende öyle özlüyorum babamı. Babasız bir yıl daha geçirdim. Üç yıl önce göçüp gitti, bir daha dönmedi babam. Biliyorum dönmeyecek. Babasızlık bir hançer gibi kalbime saplansa da gözyaşlarımı silmek için bile dönmeyecek. Hayat hepimize çok acımasız.

 Giderken o kabus gecesinin karanlığında son kez bakıp gülümsemiştin ya hiç unutmuyorum babam. Bıraktığın güzel izlerle hep aramızda yaşıyor, bizi yaşatıyor bazen gülümsetiyor bazen de düşündürüyorsun. Bizi ayakta tutan yaşama bağlayan yine sensin. Seni çok özlüyoruz. Nurlar içinde uyu, mekanın cennet olsun. Seni çok seviyoruz babam...