Bir yıl daha geçti demek doğru bir kavram olabilir sizce.

Ancak geçen ne zaman... Ne de yıllar...

Zamanın içinden geçen sadece bizleriz.

Tüm zamanların içinden geçerek bilinmeze yol alıyoruz.

Her yeni doğan gün ile beraber biraz daha eksilerek yol alıyoruz hayatın içinde.

Geçip giden zamanla beraber bi' dolu da yaşanmışlık.

İnsan, yazdıklarını isterse tekrar yaşayabilir. Ama yaşadıklarımızın tamamını yazmak mümkün değil.

Hepimizin içi, yaşayıp da dillendiremediklerimizle dolu.

Herkesin içi adeta İskenderiye Feneri kadar dolu ve gizemli.

Herkes tek başına bir kitap adeta.

Kimileri roman, kimileri hikaye, kimileri deneme. Kimileri de dergi.

Bazılarımız da ansiklopedi gibiyiz. Sonunda biz de İskenderiye Feneri gibi

yok olup gideceğiz gizemlerimiz, sırlarımızla ve okunmamışlığımızla birlikte...

Herkes kendi hayatına bir projektör tutup geriye doğru bakmalı.

Geride kalan zamanlardan alınacak çok dersler var ati için.

Ben kendime baktığımda çok kayıplar ve kederler görüyorum ardımda.

Belki de bunlar yaşamın ve yaşlanmanın getirdikleri.

Sonuç olarak genci, yaşlısı aynı dünyanın içinde zamanların içinden geçerek ilerliyoruz.

Adettir. Hatta kalıptır. Herkes en güzel yeni yıl mesajını yazmak ister.

Kutlamalar hatta eğlenceler yapar, güler oynar dans eder.

Yeni yıla kadehler kalkar. Şampanyalar patlar.

Prototip insan topluluğunun genel kaidesidir bu.

Bu yazdıklarımı torunlarıma okusam anlamazlar elbette.

Bütün bunları anlamak ve idrak etmek için benim kadar hayatın içinde yol almak gerekir.

Amacım pesimist olmak değil. Sadece içimdeki duyguları yazıya dökmek.

Aslında eskiyip giden yeni yıl değil. Bizmişiz eskiyen de farkında değilmişiz.

Kendimizi avuturmuşuz, 'eskisi gitti. Yenisi geldi' diyerek.

Zamanın birimi yoktur. Sonsuzdur yaşanır gider işte.

Ancak biz insanoğlu zamanı dilimlere ve birimlere bölmüşüz.

Bütün bunlar insanoğlunun icat ettiği bir oyun olmalı.

Zaman sonsuz, ancak bizlerin yaşamı sonlu ve sınırlı.

Bize sunulan hayat ile sınırlanmış zaman.

Hayatımız çok kısa ve an içinde akıp gidiyor. Biz de onunla sele kapılmış gibi akıp gidiyoruz işte.

Oysa hayatla dalga geçmeyi öğrenebilmeliydik.

Yeterince gülemiyor hatta yeterince de ağlayamıyoruz bile.

Kısaca hayatımıza bilerek ve isteyerek ket vurup yaşamı erteliyoruz.

Gülümsemeyi unuttuk.

Ne demişti üstat Neyzen?

'Öleceğiz bir gün gömecekler.

Bir kaç gün övecekler.

Sonra kalan malını bitirecekler.

Hatta memnun kalmayıp;

Üstüne bir de sövecekler.

Onun için koyuverin makaraları gülelim gayrı.

2019 bu kez iyi gelsin hepimize.

SOKAKLAR BUZ KADAR SOĞUK. APARTMAN GİRİŞLERİNE SOKAK HAYVANLARININ GİRMESİNE MÜSAADE EDİN.

DONMASINLAR SOĞUKTAN

KAPILARINIZI AÇIN. KAPILAR DA SİZE AÇILSIN...