Baba ocağından ayrılırken, gelin hüzünlüdür, tüm yaşantısını geçirdiği evine son kez bakarken, çaresizdir, buruktur. İşte tam da bu ruh hali içerisinde geçtim, şimdilerde moloz yığını olan, çocukluğumun, gençliğimin şahidi ve en önemlisi, ebedi sevgilimizle her Pazar günü buluştuğumuz tarihe mal olmuş o mekanın önünden . İçimde ; bir 19 Mayıs meltemi esti geçmişe dair. Koşarak geldiğimiz, derdi sıkıntıyı, kederi kapısında bıraktığımız, kol kola, omuz omuza nice mutluluklar yaşadığımız , her şeyden uzak ama herkese yakın, en güzel, en sıcak çatımızdın sen.
Sana gelirken söylenen şarkılardaki name, cümlelerdeki anlam ve yürekteki kalp atışıydın sen. Heyecandın, çarpıntıydın, aşktın sen.
Hani istemez ya kimse, yeni bir eve yeni bir mahalleye taşınmayı. Çünkü hatıralar vardır, yaşanmışlıklar vardır eskide. Alışamaz yeniye, mahalleyi komşuları özler insan. Çünkü vefa vardır , sevgi vardır, mazi vardır eskide.
Artık gelemiyoruz sana… Yürürken, şarkılar söyleyip, dosta düşmana caka satarak geçemiyoruz Çiftlik'ten , 56'lardan ,Uğur Mumcu'dan. Sığamıyoruz o geniş localara, keyfi yok kaliteli koltukların, alışamadık o 3 katlı yeni eve. Aklımız hep eskide, eski mahallede, eski evimizde kaldı bizim.
Wembley ismi ile tanıdı futbol kamuoyu mabet kavramını. Biz İngiliz değildik elhamdülillah. Wembley 'de de hiç gözümüz olmadı. Ama mevzu mabet konusuna gelince… Birçoğunun dudak ısırıp, tırnak yediği bir mabedimiz vardı bizim. Ülke kamuoyunun KUZEYİN KRALLARI adını verdiği bu insanların, bir arada , kardeşçe ve AŞK la bütünleştiği kutsal bir mekanımızdı 19 Mayıs.. Ailesiyle, sevgilisiyle, ninesiyle , dedesiyle ,oğlanı kızı, bebeğiyle binlerce insanın aynı paydaşta birleştiği , o Ulu Armanın gölgesinde buluştuğu bir bayram alanıydı bizim mabedimiz. Milli bayramlarda, tıka basa doldurur, şanlı bayrağımızın gölgesinde tüm dünyaya hep bir ağızdan haykırırdık; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!!
Bir fotoğraf albümü, siyah beyaz eski bir film şeridi, tazeliğini yitirmeyen bir mazinin arşiv odasıydı bizim mabedimiz.
Aslında alışkındık yıkımlara.. Gerek sevdadan, gerek hayattan, onca darbe yemişti bedenlerimiz. Ama hayallerimize vurulan ilk darbeydi bu. Öyle, surata, göğüse değil, direk yüreğe vuruyordu, hiç düşünmeden, acımasızca. Sormuyordu kimse, evimizi, çatımızı ellerimizden alıp giderken kimse demiyordu: RAZI MISINIZ ?
Etrafımız da her şey yeni, yollar, binalar, parklar, AVM 'ler,... Hayatımızı kolaylaştıran, şehrimizi güzelleştiren gelişmeler bunlar. Ama biz hala eskiyi anlatıp, maziyi yaşıyoruz dost sohbetlerinde. Onlarca fırsatı beraberinde getirse de yeniler, eskideki zorlukların tadı hala damaklarımızda. Özlüyoruz o günleri, Nasıl unutalım? 4-0 'lı skorları; ' arkayı Fener'leyin' günlerimizi; Ercan kaptanın hakemi soyunma odasına nasıl kaçırdığını hatırlıyoruz ,Serkan Aykut 'un hakeme haklı isyanı geliyor gözlerimizin önüne. Şampiyonlukta 40 gün 40 gece turları hayallerimizde canlanıyor. Burası Samsun ' du ve burdan çıkış yoktu. Tüm bunlar bu çatı altında ve bu zeminde yaşanmış tarihi günlerdi. Dedim ya unutamıyoruz işte. Biz ne acıları senin koynunda yaşamış, birbirimize kenetlenip yine senin bağrında ayağa kalkmayı başarmıştık. Bazı vedalar hiç edilmemiştir ve biz sana asla veda etmedik. Çünkü; 19 Mayıs, bizim için, bir stadtan fazlasıdır.
Ve bu yüzdendir ki;
HATIRAN YAŞASIN ,MARATON YIKILMASIN.
10 KASIM da bayraklar yarıda olsa da, sevgin hep zirvede, ÖLÜMSÜZSÜN ATAM.