n

n
n Bundan birkaç gün önce bir sevgili okurum bana mail göndermiş. Bir ricası var benden: Filiz Hanım, yazılarınızı uzun zamandır okuyorum. Belli, otoriter bir insansınız. Eminim, hayatınızda da böylesinizdir. Otoriter, programlı, düzenli, sınırlarını bilen. Ben bir türlü bunları beceremiyorum. Hayatım tam bir kargaşa, sizden birazcık tüyo alabilir miyim? İşte böyle… Yani akıl danışacak tam adamını bulmuş adını açıklamamı istemeyen sevgili kardeşim. (Düzenlilik açısından tek hatırlatmam gereken ifade; kelin ilacı olsa kendi başına sürer.) Onun özel hayatına ait, burada anlatamayacağım öyle kargaşalar yaşamış ki… Hayatı deseniz anlattığına göre tam kabus. Ne insanlar yerli yerinde, ne de kararlar. Bu tantana arasında ruhunun asıl sesini de yitirmiş. Kim olduğunu, nereye gittiğini unutalı yıllar olmuş. Onunla ilgili tek bir şey söylemek mümkün, bir zamanlar ressam olmak istiyormuş, ekmeğini fırçasıyla kazanmakmış hedefi. Bir atölyeye çekilip orada kafasında gördüğü dünyayı tuvaline aktarmak en güzel düşüymüş. Onunla ilgili diğer şeyleri saklı tutarak bana anlattığı, dikkatimi çeken bir cümleyi buraya taşımak istiyorum: Ne bir düzen verebiliyorum kendime ve hayallerime ne de çıkabiliyorum bu karmaşanın ortasından.
n
n Ah be güzel kardeşim, tabi çıkamazsın. Kim bilir kendini nasıl soktun oraya? Bu insanın kendine zamanla ve hissettirmeden kurduğu bir tuzaktır. Hedefimize ilerlerken duyduğumuz korkular, çevremizdeki çokbilmişlerin sayesinde içimizde devleşiverir. Sen bir karar verirsin, hayattaki her şeyi bir kenara bırakıp bir şey olayım dersin, sözüm ona seni çok düşünen insanlar başlarlar: Bu devirde bununla mı karnını doyuracaksın? Hiç böyle meslek olur mu? Kartpostal çizersin artık, biz de sen dilenirken ziyaretine geliriz. Canım, kendine itibarı olan bir meslek seçmelisin, biz seni düşünüyoruz. Oysa düşündükleri tek bir şey vardır, o da sımsıkı sarıldıkları kendi düzenlerinin bir deli bozuk tarafından sarsılması. Sen böyle yaparsan onların içindeki hayaller de uyanacak ve bir bir hesap sormaya başlayacak: Bak, o ressam olmak istiyordu, oldu. Sen de bir zaman önce dansçı olma hayalleriyle yanıyordun. Dans, dans… Kim içindeki isyanı birinin çıkıp da tetiklemesini ister ki? Hem de böyle uyuşuk uyuşuk yaşıyor ve her şeyi unutmuşken. Sen çıkacaksın, insanların gözüne gözüne sokacaksın olmak istedikleri şeyi olamadıklarını.
n
n Biliyor musun, bence insanlığın en büyük derdi de kimsenin dönüp içindeki çekirdeğin ne olduğuna bakmaması. Öyle çok teknolojik zırvaya ayarlamışız ki bütün varımızı yoğumuzu…Teknolojinin o gürültülü sesi içimizdeki bütün şarkıları susturmuş. Teknolojinin takur tukurlarından bir an ayrılmayı düşünemeyiz artık hiç birimiz. Örneğin, bir doğa güzelliğinin tam kalbindeyken bile kimse cep telefonunun yokluğuna on dakikadan fazla katlanamaz. Muhteşem bir dağın zirvesinden aşağıları seyrederken, bir elimizle de cep telefonumuzun nerede olduğunu yoklarız. Hal böyle olunca da hayatımızla ilgili tüm planları bu teknolojiyi kullanabilmeye göre ayarlıyoruz. Evleniyoruz, evimizde olması gerekenler listesini piyasada olan cihazların varlığı belirliyor. Bacak kadar çocuğumuza cep telefonunun kendisi için bir gereklilik olmadığını anlatamıyoruz. Velet sanki işadamı, her teneffüste birilerine mesaj çekiyor. Seninki de bu hesap, gömülmüşsün bunların hepsinin gerekli olduğu düşüncesine. Sana inanıyorum, mutlaka hayalindir ressam olmak. Ama hayalle hedef arasındaki bir farkı da gözden kaçırıyorsun. Hayal kurarsın, biraz tatmin olursun. Hedef koyarsın, ona ulaşmak için her gün küçük de olsa bir şeyler yaparsın. Sen sadece hayatındaki kargaşayı kendi uykunun ninnisi haline getirmişsin. En kötüsü de çevrendekiler sana vokal yapıyor sadece, assolist sensin. Asıl büyük taşı yerine koy, kapta kalan diğer yerleri çakıllar doldursun, biraz da kum tabi. Mesela, evinin odasının birini atölye haline getirip, rutin denizinden sıyrılıp evine sığındığında, akşamları bir ya da iki saatini en büyük tutkun olduğunu söylediğin resim yapmaya ayırmakla atabilirsin ilk adımı. (Bu öneriyi biraz garantici olduğunu düşündüğüm için veriyorum.) Hiç resim yapmadan ressam olmayı hayal etmek, suçu da günlük işlerine atmak sana bir şey kazandırmaz.
n
n Aslına bakarsanız Kayıp Kıtalılar hepimiz biraz bu haldeyiz. En çok sözünü ettiğim, en çok asıldığım konulardan biri bu. Kendini hiç sayan insanları gördükçe üzülüyorum. Amacım kimseye Yaşam Koçluğu taslamak da değil. Kimse kimsenin hayatını düzene sokamaz. Bunu yapacak tek kişi biziz. Ne yazık ki doğduğumuz günden itibaren hep Mutlu ol, lay lay… psikolojisiyle güdümlendiğimizden hayatımızda tökezlediğimizde kafamızı başka yöne çevirmeyi tercih ediyoruz.
n
n Gözlerinizin kendi üzerine döndüğü günler geçirmeniz dileğimle…
n
n
n