n

n

n

n

n Yazımı yazmak için her oturduğumda aklımda hep güzel şeyler olur. Ancak şöyle bir düşündüğümde hep içim burkulur. İnsanlarına paçavra muamelesi yapılan, hayvanlarına ise sürekli işkence edilen bir ülkede yaşıyoruz. Ülkenin her yerinden acı haberler geliyor. Gün geçmiyor ki cinayetsiz ve kansız acısız. Nasıl bir yaşam tarzımız ve anlayışımız var çözemiyorum.

n

n D.H.Lawrence Bu dünyada korkulacak tek hayvan insandır. diyor. Yorumu size bırakıyorum. Zira bu yorumu ben yaparsam çok kötü gerçekleri yazarım. Merhamet elbette ısmarlama olmuyor. Ancak oto kontrol diye bir duygumuz var . Tüm olup bitenler elbette eğitimsizlik ya da yanlış eğitimden kaynaklanıyor. Sürekli cami açıyoruz. Camiler elbette olacak . Ancak camilere sadece bedenler gidiyor. Camilere ne zaman akıl, beyin, yürek gider işte o zaman adam oluruz.

n

n Eğitim yuvalarında gerçek ve idealist eğitimler verilirse, işte o zaman adam oluruz.

n

n Keşmekeş ve bir kaos ortamında herkes kendince bir yol ve ışık arıyor.

n

n İnsanların yüzü gülmüyor. İnsanlar hırçın ve mutsuz. Bayramları unuttuk. Ya da unutturulmaya çalışılıyor. Türk milletinin üzerinde adeta bir ölü toprağı var. Şu bizim Aziz Nesin çok hoş adam vesselam. “Türk milleti mışıl mışıl uyuyor” demişti. Türk milleti artık uyumayı geçmiş, rem uykusuna dalmış. Türk milleti horluyor, hem ne horlama görmelere seza. 30 Ağustos bayramları unutulmuş sadece ‘Şeker Bayramı’dır diyerek bol, bol çikolata yiyor insanlar. Damakları ile ezdikleri çikolata, serotonin hormonu ile beyinleri uyuşturmuş. Tatlı bir rehavet ile horlayarak uyuyor. En acısı uyku taklidi yapmıyorlar. Gerçekten uyuyorlar. N. H. Ran’ın aşağıdaki dizeleri gözyaşı olup süzüldü yanaklarıma.

n

n Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
n Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
n şayak kalpaklı adam
n nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
n güzel, rahat günlere inanıyordu
n ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
n birdenbire beş adım sağında onu gördü.
n Paşalar onun arkasındaydılar.
n O, saati sordu.
n Paşalar : «Üç,» dediler.
n Sarışın bir kurda benziyordu.
n Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
n Yürüdü uçurumun başına kadar,
n eğildi, durdu.
n Bıraksalar
n ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
n ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
n Kocatepe den Afyon Ovası na atlayacaktı.

n

n Eğer, 30 Ağustos’ta o muhteşem sarışın kurt; düşmanı yer ile yeksan etmese idi, benim adım Gül değil Greta olurdu. Hiç birimiz, değil Ramazan Bayramı ne dinimizi ne döşümüzü bilebilirdik. Bugün hala laik kalmaya çalışan bir ülke isek ve hala sabahın seherinde o ezan sesi içimizi buş edebiliyorsa bunu Başkomutan Atatürk’e borçluyuz.

n

n Azametini muhteşem tevazusu ile birleştirebilen müstesna insan Atatürk. Dünyanın önünde eğildiği Atatürk. Oysa ülkemizde adı yok edilmeye çalışılıyor.

n

n Ölüp sonsuza gitmiş bu kahraman insandan ne isteniyor. Tüm dünya milletleri ona saygı duyarken; biz onu okul müfredatlarından silmeye çalışıyoruz.

n

n Bence artık uyanmanın zamanı geldi. Ülkemizi çok karanlık ve geçilmez dehlizler sardı.

n

n Sorgulamadığımız bir yaşam bizim olamaz. Bu vesile ile 30 Ağustos bayramınızı kutlar, esenlikler dilerim.

n

n

n