n
n n İki arada bir derede, anılar sıkışır zihnimize. Nereye koyduğumuzu bilmediğimiz anılarımız beynimizin dehlizleri tarafından yutulur gider. Hiç kullanmadığımız için, zaman onlarla aramıza aşılmaz duvarlar örer. Milyonlarca yıl yüz yüze gelmediğimiz halde, ansızın veri bankamızdan gözlerimizin önüne öyle çabuk indirilir ki biz bile hafızamıza tam güvenemeyiz; üzerimize çullanan yaşanmışlıkların bize ait olup olmadığından şüpheleniriz.
n n Belkide bir nebze emin olmayış; yaşadık mı yaşamadık mı? Sadece allak bullak olduğumuz önemli karar verme dönemlerimiz değil; bazen bir koku, bazen küçük bir ışık süzmesi çıkarır onları kaçtıkları deliklerden. Tıpkı yeryüzü annemiz gibi üçte ikimiz su olduğu için biraz sıvıca gelir; serin ve hatta ıslak. Geldiğinde de kuruyan gönlümüzü ıslatır, gözlerimize kadar uzatır ellerini. Tutamayız, yaş olur, süzülür şakaklarımızdan bir kısmı. Doğaldır bu kadar duygu yüklü olmamız, o anlara karşı derin bir özlem içimizde. Karşılaştığımızda da böyle su koyuveririz. Merak etmeyin kimse söylemese de herkes aynıdır. Kendimden biliyorum. Günün en olmadık saatinde yaşadığım küçük bir an öyle sersemletir beni. Tıpkı dün sabah olduğu gibi… Sıcaktan bunalmış yüzüme su vurduğumda aynada kendimle değil de annemin yüzüyle karşılaşmam gibi. Bundan otuz yıl öncesi… Gencecik annem, o zamanlar dünyanın en güzel kadını. Bunun farkında değil, dünyanın yaşanılası bir cennet olduğunun farkında olmadığı gibi. Çünkü dört çocuğu var; karınları doyacak, üzerleri yıkanacak, onları okutmaya para bulunacak. Bu gayretkeş kadının felçli yüzünün hayali; sabah sabah saçımı başımı düzeltmek için geçtiğim aynadaydı, tam karşımdaydı. Yüzüne bakıp kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ve eşarbının altından çıkan saçlarını ait oldukları yere yerleştirmeye uğraştığı elleri işten ve yorgunluktan çatlak çatlak… Bense bir köşede onu izliyorum. Sadece bir iki dakikalık bir an. Bir ömre yetecek kadar hüzün yüklü. Şimşek gibi gözlerimin önüne geldi çakıldı. Tut tutabilirsen. Güne başlasam mı, başlamasam mı? Ağlasam mı ağlamasam mı? Geçmişten ruhuma sızan bu kederle nasıl başa çıkacağımı düşünürken işte böyle bocaladım. Yaşamı formüle etsek, dünya eksi ben hesabının sonucunda kalan tüm insanlar bu durumda ne yaparlar bilmiyorum; ama ben o an annemin sesini duymak istedim. Hemen annemi aradım. Bizimkiler (annem ve babam) duygusallığın her daim zirvesindedirler. Şimdi bunlara tutup her şeyi olduğu gibi değiştirmeden anlatsan hemen dudaklar büzülür ve ağlamaya başlarlar. Beş yıl öncesinden antrenmanlıyım bu konuda. Bir keresinde böyle duygulanıp “Sizi seviyorum, bunu hiç söyleyememiştim.”düşüncesi taşıyan bir mektup yazmıştım ve benim öleceğimi sanmışlardı. O yüzden başka bir şeyi bahane edip aradım ben de. Annemin şakıyan sesini duyunca rahatladım. Zira annem geçirdiği yüz felcini yıllar önce atlatmış olsa bile, geçmişteki o an enseme yapışınca sanki hala o halde yaşıyormuş duygusu uyandı içimde. Zihnimize çakılan anlar böyledir işte adama etmediğini bırakmaz.
n