Çocukken La Fontaine masallarını defalarca okur, kendimi bazen hikayenin kahramanlarına benzetirdim.

Hatta geçmişte bir kaç fabl yazmayı denedim.

Dostum La Fontaine'den etkilenmiş olmalıyım ki;

Ben de bir kaplumbağanın 250 sene yaşabildiği olasılığından yola çıkarak, orta yaşlı bir kaplumbağanın hızı ile .

Bir kuşun kuş bakışı ile ve de kanatları ile.

Bir karganın zekası ile.

Bir kartalın yırtıcılığı ile.

Bir devenin sabrı ile.

Yaşlı bir filin gücü ile.

Bir eşeğin keskin kulakları ve müthiş önsezisi ile.

Bir Afrika mandasının jilet gibi keskin boynuzları ile.

Bir köpeğin sevecenliği ve iyimserliği ile...

Tırtılın bir kelebeğe dönüşü gibi.

Tam yedi yıldır çok uzaklarda uçup,

Yorgun ama inatçı göçmen kuşlar gibi doğduğum topraklara kanat çırptım.

Çok gezen mi bilir? Çok okuyan mı bilir?

Bu 7 yıl beni 70 yıl kadar olgunlaştırdı pişirdi.

Hem okudum. Hem yazdım. Hem de düşündüm.

Başka bir deyişle 'Oldum'

Çok hayatlar, çok insanlar tanıdım. Birçok öykülerin içinden geçtim.

Derin sularda kulaç attım.

Kimi zaman bir yaprak hışırtısı,

kimi zaman bir kuş cıvıltısı,

kimi zaman uzaklardan gelen bir keman tınısı,

kimi zaman da hayatın sancısı ile,

rüzgarı arkama alarak, estim durdum.

En nihayetinde kendi limanıma demir attım.

LÜTFEN SOKAK HAYVANLARINA MERHAMET EDİNİZ